MİZAH, SADECE GÜLDÜRMEZ, DÜŞÜNDÜRÜR DE!
Mizah yazarlarının yüzlerinin ciddi olması çoğu insanı şaşırtıyor olabilir. Onlara; “ Mizah yazarısınız ama yüzünüz hiç gülmüyor” derseniz, Aziz Nesin, Ahmet Zeki Yeşil gibi diyebilirler; “ Ben komedyen değil,mizah yazarıyım”
Bu sözlerden sonra aklınız, varsa mizah anlayışınız veya her güldüğünüz şeyi mizah sanan görgünüzü epey sallayabilir… Fransa’ya göre Osmanlı’da ilk çıkarılan mizah dergisi, tam olarak 246 yıl sonra kültür hayatımızda yerine almıştır. Matbaa da, icadından 234 yıl sonra ülkemizde yerini almıştır.
Uygar dünya ile aramızdaki engeller, çok fazla yaşamayan Tophane sırtlarında Takiyüddin Rasathanesi kurulmuş ancak üç yıl gibi kısa bir süre yaşatılmış, sonra da top atışına tutulup yok edilmiştir.
Mizahın girmediği veya çok sonra girdiği toprakların öfkesi bir türlü dinmediği gibi, Şekpsir oyunlarını geride bırakacak trajedileri de bir türlü son bulmuyor; bulmayacak gibi görünüyor.
Namık Kemal ime Teodor Kasap bir araya gelip 246 yıllık bir gecikmeden sonra kurdukları ilk mizah dergisinin adı; DİYOJEN olmuştur.
Hani çok esaslı bir filozof olan, günümüzden binlerce yıl da hep eksiği çekilen, gündüz elinde fenerle dolaşıp “ İnsan arıyorum” diyen efsanenin ismi ilk mizah dergimize verilmiştir.
DİYOJEN dergisinin başlığının hemen altında, mizah kabiliyeti çok mükemmel olan Ali Bey’in sürekli paylaştığı unutulmaz o mısra, cümle; “ GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM…”
Bu söz-cümle hemen akla, o büyük filozof Diyojen ile onu ziyaret eden Büyük İskender’i akla getiriyor. Kimsenin önünde baş eğmeyen ve onu güç, mülkiyet teklif edilen Diyojen’in verdiği cevap tam da budur; “ Gölge etme; yeter…”
Aradan geçen yüzlerce, binlerce yıl aradan sonra aynı söz geçerliliğini koruyorsa; mizahın bir başyapıtı hainle gelmiş olmasından, hiçbir zaman eskimeyecek oluşundan kaynaklanmıyor mu?
Sırf bu yüzden Aziz Nesin’in de yüzü hiç gülmezdi. Ama yazdıkları o ciddi öyküler, düşündürürken bile gülümsetirdi insanı. Şimdi düşünüyorum da o gülümsemeler en ufak bir şımarıklık, ucuzluk içermez, tam dersi olgunlaşan kozası içinde dönüşüm geçiren bir canlının sancılı, bir o kadar da insani öğreti ve öğrenme içindeki gülümseme fısıltılarıdır.
Bu yüzden Aziz Nesin de, Diyojen gibi tarihi bir söz, felsefe benimsemiş; “ Benim mizahım evcil değildir” sözleri, tam manasıyla laf ola beri gele, çok ucuz, hiçbir anlam taşımayan mizah anlayışını değil, az ve öz ama kalıcı, onun izah ettiği gibi bir ANAHTAR rolü üslenmesi gerekir…
Diyojin bu topraklarda yaşadı. Nasrettin Hoca, Karagöz ve Hacıvad da bu topraklarda doğdu-yeşerdi…
Günümüzden 150 yıl önce çıkan DİYOJEN isimli derginin; “ Yerine getirilmesi mümkün olmayan şeyler” diye bir sütunu vardı. Bakalım neymiş yerine getirilmeyen şeyler bir görelim;
“İnsanın kendini beğenmemesi
Bugün git, yarın gel demeyen
memurun terfi etmesi
Pastırma-sucukların sadece
dana-koyun etlerinden yapılması
Asayiş berkemaldır, diyen
valilerin evi soyulmaması “
Mizahın gücünü görüyorsunuz ya, yaşlanmaz ve inatçıdır.2400,3000 veya 150 yıl önce yapılmış, yazılmış olsun; öncü bir rol içinde daima sığınacak bir yuva, en karanlık zamanlarda bir kalkan gibi hem ruhumuzu, hem de aziz bedenimizi koruyacak bir ana felsefe-karakter biçimi…
Güven SERİN