21 Kasım 2025 Cuma

BOŞ KALAN KOLTUĞUN ŞİİRİ

 

Kamera Güven

                 BOŞ KALAN KOLTUĞUN ŞİİRİ: HASAN AKARSU

  Berfin Bahar dergisinin 333.sayısında yayımlanan şiiri bir dergi sayfasından değil, çok daha değerli bir yerden ulaştı: Şairin, yani Hasan Akarsu’nun kendi parmaklarından… Bir dostun bir başka dosta WhatsApp üzerinden gönderdiği bir şiirin sıcaklığı, çoğu zaman basılı bir sayfanın serinliğinden etkileyici olur. Belki de bu yüzden ilk okuduğum anda, dizelerin ardında taşıdığı duygu çok daha sahici, çok daha içten geldi.

  Hasan Akarsu’nun “2025 Yazının Ardından” adlı bu şiir, yıllardır süregelen bir dostluğun mevsimler üzerinden yazılmış küçük ama çok derin bir kaydı. Bahattin Gemici’ye yazılmış bu şiir, bir veda değil aslında; dostluğun ömrüne yazılmış bir işaret gibi…

  “Yurt özlemiyle geldiniz Almanya’dan/Yaz bitti gittiniz” dizesiyle başlayan bu kayıtta, bir insanın gidişi değil; o insanın bir yaz boyunca bir şehirde bıraktığı izler anlatılıyor.

  Üsküp Çay Evi’nde “boş kalan koltuk” işte bu izi taşıyan semboldür. Bir dostun ardından sadece mekân değil, zaman da boşalır. Belki bir sandalye susar, çay soğur, ama şiir konuşmaya başlar.

   Hasan Akarsu’nun dizelerinde yılların öğretmenliği, halk dilinin yalınlığı ve edebiyatın ince zekâsı birlikte akıyor. Tekirdağ caddeleri, İbrahim Müteferrika Parkı, Kehribar Kahve, tavlaya uğur getiren o meşhur ağaçkakan, Vitamin Bar’daki İlyas Usta…

Bu dizeler sadece mekân adları değil; bir hayat biçiminin, bir şehir ritminin, bir dostluğun dokusunun parçasıdır. Bu değerli dostluğa usulca sokulduğunuzda bir üçüncü kişiyi görüyorsunuz: Güven Serin’i…

   Şimdi tam da bu noktada kendi adıma eklemek istediğim bir gerçek var:

Böylesi dostlukların kültüre dönüşmesi, benim için adeta mucizevî bir zenginliktir.

  Bu dostluk sadece iki kişi arasında yaşandığından, üçüncü kişiyi aralarına davet ettiklerinden değil, bir şiire, bir yazıya, bir şehrin belleğine dönüştüğünde, sızmaya başladığında asıl anlamını buluyor.

  Akarsu’nun dizeleri işte bunu yapıyor-kişisel olanı kamusallaştırıyor, bireysel olanı kültürün taşıyıcısı haline getiriyor.

  Şiirin son bölümü ise ayrılığın değil, yeniden kavuşmanın ihtimallerini çoğaltıyor:

“Marmara, Avşa Adaları, Edremit Kitap Şenliği, Nallıhan…”

  Bu satırlar, bir mevsimin değil, yeniden buluşmaların, yeni bir dostluk takviminin kapılarını aralıyor.

Akarsu, gidene “hoş kal” demiyor; “yeniden gel” diyor…

   Gerçek dostlukların kültüre sızma, karışma, akma kabiliyeti de tam burada gizlidir. Bir dizede bir şehrin sesi, bir satırda bir ömrün izi, bir şiirde bir vefanın hatırası kalıyor.

   Edebiyat böyle bir şey, insandan insana geçen sıcaklıkla büyüyor.

   Hasan Akarsu’nun şiiri sadece bir duyguyu anlatmıyor; dostluğun nasıl bir kültür, kültürün nasıl bir zenginlik, zenginliğin nasıl bir insanlık haline dönüştüğünü gösteriyor.

   Bir boş koltuk bazen bir yalnızlığı değil, hatıraların doluluğunu anlatır. Ve en iyi edebiyat, işte bu doluluğun dizelere sığdığı o özel insanlarda doğar. 

Güven SERİN 


Hiç yorum yok: