KURTULUŞ
MEŞALESİ ELİMİZDE, RUHLARI YANIBAŞIMIZDA
( Mehmet Ali Işıkgör )
Günlerdir elimde, daha doğrusu yüreğimin başında bir eser var. Kapağını her araladığımda, Çanakkale’den, Samsun’a, Erzurum’a, Ankara’ya, Afyon’a, Uşak’a, Eskişehir’e, Sakarya’ya tüm şehirlerimizin, ilçelerimizin sınırlarında bir manevi rüzgâr esiyor sanki. Ceren Yayıncılık’tan çıkmış, ismiyle bile insana sorumluluğunu hatırlatan o kitap: KURTULUŞA CAN VERENLER.
Bu paha biçilmez hazineyi günümüz Türkçesine kazandıran, eski yazının tozlu raflarından alıp yanı başımıza getiren ise şehrimizin değerli bir ismi, bir tarih sevdalısı, kıymetli hemşehrimiz Mehmet Ali Işıkgör. Kim bilir ne kadar uzun ve meşakkatli çalışmanın, ne büyük sabrın ürünüdür bu çeviri. Işıkgör’ün tarihe olan bu adanmışlığı olmasa, belki de “ P.S.” mahlaslı meçhul bir vatanperverin kaleme aldığı bu şükran eseri, bir kütüphanenin sessizliğinde kalmaya devam edecekti. Mehmet Ali Bey, sadece bir kitabı çevirmemiş, bir devrin ruhunu, o ruhu taşıyan kahramanların sesini günümüze taşımış, Tekirdağ’dan tüm vatana vefa köprüsü kurmuştur.
Kitabın sayfalarını çevirdikçe, bir milletin kaderini omuzlarında taşıyan devler geçit yapıyor önümüzden: Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey… Her birinin ismi, bu topraklara vurulmuş silinmez birer mühür. Onların hakkını ödemek? İmkânsız. Fakat bu eser, bize başka bir yolu, daha mühim bir vazifeyi hatırlatıyor: Onları anlamak, karakterlerini şekillendiren o çetin yolları öğrenmek ve “vatan için nasıl insan yetişmesi gerektiğini” bir an bile unutmamak.
Eserin kimliği bilinmeyen yazarı, öylesine güçlü, öylesine derunu bir kalem kullanmış ki, okurken sadece tarihi bir metinle değil, kahramanlarımızın ruhlarıyla söyleşen bir metinle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu, kuru bir biyografi anlatısı değil; onurlu bir duruşun, sarsılmaz bir imanın ve çelikten bir iradenin edebi bir anıtıdır.
Ve kitabın 20.sayfasında, eserin adeta omurgasını oluşturan, her okuyanın ruhunun derinliklerine işleyecek o cümleler beliriyor. Yazar, başkomutan için şöyle diyor:
“ Mustafa Kemal Paşa bir
fevkalbeşerdir-insanüstü, üstün insandır. Bizim tarihimize de, başka tarihlere
de böyle geçecektir. Bir milletin bütün arzularını hissetmek, ızdıraplarının
acısını duymak için insanda fevkalade heyecan-coşku kabiliyeti olmalıdır.
Memleketin geçirdiği ani olayı tam zamanında hissetti ve yayından fırlayan ok
gibi savaş meydanına tam zamanında atıldı.’Ordular! Hedefiniz Akdeniz’dir.’dediği
güne kadar metin serdarımız harbin her safhasında alnını yüksek tuttu. Milletin
imanına güvendi. Aldanmayacağına emin oldu. Ve aldanmadı.”
“Fevkalbeşer”…Ne muazzam bir tanım! Bir liderin sadece askeri dehasını değil, milletinin kalbinin her atışını kendi yüreğinde hissedebilme yeteneğini anlatan ne güçlü bir ifade! İşte bu kitap, o “fevkalbeşer” insanın ve onun kahraman silah arkadaşlarının hangi ateşlerde dövülerek çelikleştiğini fazla anlatıyor.
Bu eseri bizlere ulaştıran Mehmet Ali Işıkgör’ün şehir ve ülke sevgisi, işte bu satırları gün yüzüne çıkarma hassasiyetinde gizlidir. Bu, sadece bir çeviri değil, aynı zamanda bir nöbettir; bir şükran nöbeti.
Bugün, bu satırları okuyan her Tekirdağlı hemşehrimden ricamdır: Bu eseri bulun, okuyun ve okutun. Özellikle gençlerimize, çocuklarımıza hediye edelim. Çünkü bir milletin geleceği, geçmişindeki kahramanları ne kadar andığına ve onların açtığı yolda ne kadar kararlılıkla yürüdüğüne bağlıdır.
Kurtuluş meşalesini yakan o kutlu kumandanların aziz hatırasına, o meçhul yazarın vatansever kalemine ve bu paha biçilmez mirası Tekirdağ’dan bizlere ulaştıran değerli Mehmet Ali Işıkgör’e sonsuz şükranla… Onların ruhu şad, mekânları cennet olsun… O meşale, artık bizim ellerimizde.
Güven SERİN