HAMDİ BEY
( Kaçarken Yakalandığım İnsanlık )
Hastane koridorları… Soğuk, telaşlı ve umutla endişenin kol gezdiği o uzun yollar… Hamdi Bey ile annemin tedavileri için gittiğin o koridorların birisinde tanıştım.
Her birimizin o koridorlardan geçerken farklı hikâyelere şahitlik ederiz. Kimi müjde beklerken, kimisi çok zor bir habere hazırlık yapar. Tanıdığım Hamdi Bey ise bana “Şifa “ sözcüğünün anlamını yeniden öğretti.
Hamdi Bey kolon kanseriyle mücadele eden, hayat dolu ama yorgun ve sürekli zayıflayan bir adam! Bekleme salonunda her karşılaşmamızda beni durdurup, büyük bir hevesle konuşmaya başlıyor. Bir süre sonra o kadar çok konuşuyor ki Hamdi Bey’den nazikçe kaçmak için bir sürü yol, bahane üretir hale geldim.
Genellikle bir gün önceki olayları tekrar tekrar anlatmayı çok seviyor. Sadece bana değil, koridorda kendisini dinleme hevesinde olan veya onunla göz göze gelen herkese aynı açık kalp ve hasta bir insanın çok diri gözüken halleri içinde…
İtirafta bulunmalıyım, başlangıçta bu durumlar beni çok yoruyordu. Kendi endişelerimi, konforumu ısrarla korumaya çalışıyordum…
Ancak günler geçtikçe, koridorun sonunda birilerini ve öncelikle beni bekleyen o tanıdık simadan kaçmanın içimde bir sızı yarattığını fark ettim. Bir an durup düşündüm. O’nu anlamaya çalışan bir göz ve zihinle süzdüm. Gördüm ki Hamdi Bey’in bitmek bilmeyen konuşma isteği, aslında bir YARDIM çığlığıydı…
Bitip tükenmeyen ve özellikle gece başlayıp O’nu uyutmayan ağrıları, hastalığının getirdiği o ağır yük, O’nu bir teselli arayışına itiyor. Hamdi Bey için konuşmak, bir yerde kendi kendine moral aşılamak, o amansız illetle savaşmak için bir kalkan oluşturmaktı. Belki de anlattığı her hikâye, acısını bir anlığına unutturan bir ağrı kesici gibiydi…
Bu düşünceler içinde O’ndan kaçmayı bıraktım. Ertesi gün, yine beni gördüğünde yanına gittim. O günkü hikâyesini, dünküleri ve geleceğe dair düşüncelerini sabırla dinledim. Bu küçük jestin Hamdi Bey’i nasıl değiştirdiğini görmek inanılmazdı. Yüzüne bir tebessüm yayılıyor, gözleri parlıyordu.
Anladım ki Hamdi Bey, doktorların yazdığı reçeteler kadar, belki ondan bile daha fazla, bir çift dinleyen kulağın şifasına inanıyordu. O’nun ilacı hastane koridorlarında tanıştığı bir yabancının ayırdığı beş dakikaydı.
Modern tıp, hayat kurtarır, EVET! Ama ruhu iyileştiren, insana “Yalnız Değilsin” hissini veren o basit insani dokunuştur…
Çevremizde kim bilir kaç tane Hamdi Bey var? Sadece duyulmak, görülmek ve anlaşılmak isteyen… Belki de en etkili ilaç, bir anlığına durup samimiyetle, “ Seni dinliyorum” demektir. Hiçbir eczanede satılmayan, ama en güçlü teselliyi sunan bir şifadır.
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder