13 Ocak 2023 Cuma

 

İNTERNET

                                              ZE TİJE-GÜNEŞ GİBİ

    Beş müzisyenin bir araya gelip kurmuş olduğu grubun ismidir: Ze Tije. Yani, Zazaca; GÜNEŞ GİBİ anlamını taşıyor.

    Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde ilk kez tanışıp dinlediğim grubun solisti Ali Doğan GÖNÜLTAŞ birden bir başka dünyaya, belki de geçmiş ile bugüne bir bağ kurmama neden oldu. Sesinin tokluğu, gürlüğü, kısacası müziğin içinde bir başka melodiye dönüşen bir ses, sesleniş…

   Ali Doğan Gönültaş’ın dinleyicilerinden birisi şöyle bir yorum yapmış; “ Şarkıdaki yorumları muhteşem yapıyor. Durduk yere içinize bir yumru oturuyor. İnsanı, doğunun yüksek yaylalarına, rengârenk çiçekli dünyalarına götürüyor. Sanki hiç gitmediğiniz o yerlerin gurbetçisi gibi hissetmenizi sağlıyor. Sebebini anlamasanız da o yerlere büyük bir özlem duyarsınız.”

   Şarkıların, öykülerin, sanatın, melodinin gizemi, çekiciliği, barışçıl hali de buradan kaynaklanır. Öyküler, masallar, müzik, kısacası sanata, edebiyata, bilime dair her şey, bütün insanlığın malıdır. Özüdür…

   Onun şarkılarıyla buluştuğum o geceden geriye kalan Bostano şarkısının ezgisi, öyküsü ne gibi değişimler yaptı derseniz, ilk olarak tanımlayamadım. Ama bir şeyleri araladığını, kayıp bir parçanın daha gün yüzüne çıktığını hissettim dersem yanlış olmaz.

   Öyle bir ses, sesleniş ve hissediş içinde, sanırsınız ki bütün kayıp zamanları, kayıp ölü dillerin öykülerini anlatan sanatçı görevi Ali Doğan Gönültaş’a verilmiş.

   Türkçe, Kürtçe, Zazaki, Kurmanci dillerinde seslendirdiği şarkıların öyküleri de doğu yöremizden, halk dilinden, halk öykülerinden…

    Bostano şarkısı davul sesiyle başlıyor. Sanki dünyanın bütün mazlum insanlarına, kaybolmuş, yok olmuş ölü dillerin sahiplerine ; “ Buyurun sahneye, gün sizin gününüz. Dinleyin kendi öykünüzü benim ağzımdan” diye bir, destansı haykırış…

  Neyi anlatır Bostano şarkısı? Halk neyi anlatabilir? Bostanı olan bir çiftçiyi! Bostanın bereketini, hıyarla dolu oluşunu, hıyarların çekirdek verip daha çoğalmasını, üremesini anlatmakla birlikte, bostan kültürü içinde gelenlerin bildiği bir şey vardır…

   Bostan’ın içinde sadece kavun, karpuz, mısır, fasulye, kabak, domates, hıyar bulunmaz, neredeyse bir ailenin bütün ihtiyaçları ekilir, konu komşu, kurt, kuş, böcek de bostanın bolluğunun, bereketin bir parçası haline gelirdi.

   Sanatçı,”Bostanım hey bostanım, dost bostanım” derken, yöre insanlarımızın kadim kültürlerinden gelen en önemli insan, insanlık damlası da gün yüzüne çıkıyor. Bostanın, hatta bostanların dostluğu, kısacası karnı aç olan, ihtiyacı olan her canlıya yardım sağlayacağı üzeridir…

   Kaybolmaya yüz tutmuş diller arasına giren Sazaca, UNESCO ( Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından korunma programına alınması için dikkat çekilmiştir.

   Sanatçı Ali Doğan Gönültaş da sanatçı hassasiyeti içinde, dillerin öykülerinin içinde tüm dünyayı, insanlığı besleyecek gıdaların olduğunu hissetmişcesine yorumunu, yörenin kadim geçmişinin öykülerinden seçerek yapıyor.

  Bir kez daha anlaşılıyor ki, müzik eserleri de dünya arşivi için vazgeçilmez kayıtlardır. Sesler, hissedişler insanlık tarihinin içinden damıtılmış olarak gelmişse, atasözleri gibi hiçbir zaman kaybolmayacaktır. O sesleri, öyküyü icat eden dil ölse, yok olsa bile, anonim olarak tüm dünyanın bir eseri olarak var olacaklardır.

   Dinlemeliyiz, bizim ülkemizin, kadim zamanlarına ait bütün öykülerin gerçek seslenişlerini. Ticari, siyasi, çıkar gözetmeden, hileden, barbarlıktan sıyrılmış bir halde, tüy gibi, sert bir poyraz gibi dokunuşlarını, yüreklerin kan dönüşümlerini hareketlendirecek derece önemli olan yüce öyküleri, melodinin, insan sesinin ezgisel tınılarıyla ve sarmaş dolaş bir halde dinlemeli ve irdelemeliyiz…

Güven SERİN 


Hiç yorum yok: