17 Ocak 2023 Salı

TOPRAK PATİKALAR

 

İNTERNET

                                           TOPRAK PATİKALAR

  Şehrimizin altyapısı yenilenirken sokak ve caddeler birkaç günlüğüne, bazen birkaç haftalığına ilk haline yakın bir görüntü içinde çıplak bir toprak olarak görünüyor. İster istemez bu süre içinde insanlar veya sokaklarda yaşayan hayvancıklar, her zaman geçtikleri yerden, toprak da olsa, çamur da olsa geçiyorlar.

  Eski Vali Konağı Caddesi de öyle, yenilenme çalışmaları yapılırken eski çıplak haline döndü. Birkaç gün içinde dahi caddenin üzerinde bir sürü patika oluştu. İnsanların ve hayvanların üzerinden geçtiği patikalarda bende yol aldım sahile doğru.

   Akşamdan yağmur yağmış, güneş açmış, patikaların parlaklığı, sağlamlığı bir o kadar görünür olmuştu. Kimi yerde küçük su birikintileri önlese de patikayı, oradan geçenler bir yolunu bulup, kimi zikzak çizmiş, kimisi engellerin üzerilerinden atlayarak veya bir taşın üzerine basarak yolun yolcusu olduklarını, geride bıraktıkları izlerle kanıtlıyorlardı.

  Niçin farklı bakıyorum toprak patikalara? Hatta gizliden gizliye sevdiğimi de biliyorum! Anlatmaya çalışayım. Yaşı 35-40’ın üzerinde olan herkesin bir şekilde toprak yollarda, sokak, caddelerde anıları vardır. Her yağmur yağdığında, kış geldiğinde toprak patikaların önemi daha artar.

  Patika deyip geçmeyin sakın! Yolun yolcusunu, gideceği yere en emin, en sağlam bir şekilde gitmesi için diğer canlıların bir sürü zorluklar ödeyerek ortaya çıkan ulaşım ağlarıdır onlar. Başlı başına insanlığı evrim yolculuğunun bir parçasıdır toprak, taş patikalar.

   Likya Yolu yolculuklarında patikaların toprağını da, taş olanını da fazlasıyla gördüm. Onlar, yüzyıllarca, yüz binlerce canlının, ayağın, iradenin, coşkunun, inancın patikaları... Yükleri, hayvanları ve ezgileriyle, sadece toprağa izler bırakmamışlar, kayaları da eriterek adımlamışlar…

  Toprak patikalara olan gizemli sevdamın bir başka tarafı da; yabanıl bir histen, dürtü veya genetik mirasın evrimsel sürecinden olmalıdır. İnsanlık, kentlere gelene kadar ne büyük, ne korkunç yolculuklar yaptı insancıklar…

   Kentler, kasabalar, köyler oluşmadan önce, evrimin yolcusu olan insanlık, ağaç tepelerinde, mağaraların en kuytu köşelerinde kıvrılıp uyumadı mı? Hepsini yaptılar. Yerin yedi kat altında bile: Yeraltı şehirlerini kurdular.

  Toprak patikaların bir başka gizemli tarafı daha var. Kendi haline bırakır, insanın hoyrat veya uygar elleri dokunmazsa, muhakkak yakınlarında bitkiler, ağaçlar oluşur. Evrimin ve doğanın altın kuralıdır; boşluğu hiç sevmez tabiat. Bu yüzden, patikaların kenarlarında çalılıklar, bitkiler, her türlü çiçekler olur.

   Hele bir de alaca kararlıkta yol alıyorsanız ay ışığının vurduğu patikanın, kenarında yaşayan çiçekleri, bitkileri, ağaçları gizemli gölgelerle eşlik eder size. Her hışırtı, her ses, bir başka korkuya, heyecana, yoruma dönüşür, yolun üzerinde yolculuk yapan insana…

  İşte bu yüzden, eşsiz dağların, korunmaya çalışılan ormanların tamamının içinde patikalar vardır. Hayvanların ortaya çıkardığı, yol ağlarıdır. Bin bir emeğin, öykünün, türkünün, soluk ve ruhun ürünüdür bu patikalar.

  Patikaların geçmişi, insanlığın bile ötesine uzanır. Ve bu yüzden uygar dünya, antik yollarını arar bulur ve haritalandırır.

   Ülkemizde bulunan antik yollardan, Frigya Yolu, Likya Yolu, Efes-Mimas Yolu da böyle çıktı ortaya. İnsanlığın hizmetine, patikaları uygarlıkları birleştirip yeşertme merakınız varsa, meşhur söylemlerdeki gibi: Ölmeden önce birkaç antik patika ve rota da yürümeli insan, insanın özünün bıraktıklarını görmesi, anlaması adına…

Güven SERİN  

  


Hiç yorum yok: