8 Nisan 2022 Cuma

ŞARK MERHAMETİ MANTIKSIZDIR!

 

İNTERNET

                                    ŞARK MERHAMETİ MANTIKSIZDIR

     Ahmet Haşim’in hastalığı nedeniyle günümüzden doksan yıl önce ( 1932 ) gitmiş olduğu Almanya Frankfurt Seyahatnamesi eseri tam manasıyla tarihe, yüz yıl önceki geçmişe ışık tutacak belgedir.

   Seyahat eden insanların edebi, felsefi, tarihi bilgileri varsa, gördüklerini, izlenimlerini kendi fikirleriyle yoğurup eser olarak geride bırakıyorsa; gelecek kuşaklara, insanlığa en değerli görünmez hizmetlerden birisin yapmış olurlar. Ta ki, o yolculuğu; bir, on, yüz, bin, on binlerce okuyucu fark edip geçmiş ile bugün arasında kuracağı sosyal, kültürel ve edebi köprüye kadar…

   Ahmet Haşim’in Frankfurt hastanesinde dinlenme zamanlarında gözlem, sohbet için epey zamanı olmuştur. Frankfurt caddelerinin genişliğinden, temizliğinden, mimarisinden etkilendiği kadar dilencilerinden de etkilenmiştir.

   Alman dilencileri izlerken şunu fark eder Haşim; “ En çok garibime giden insan dilenciler olmuştur. Bu dilenciler, temiz gömlek ve yakası lekesiz elbiseleri, ütülenmiş beyaz mendilleriyle iyi bir kahvaltıdan sonra sigaralarını yakarak sabahın neşeli kalabalığı içine içinde işine giden herhangi bir efendiye benzerler…”

   Dilencilerin gösterileri tam da kalmış olduğu hastanenin penceresi karşısındaki nehrin önünde yapılmaktadır. Birkaç kişilik gruplarla bir araya gelen dilencilerin müzik ve müzikal gösterileri tüm gün sürüp bitince, kazançları hiç de az olmadığını gören şair bir gün tanıdığı arkadaşı olan Alman’a sorar;

 —Bunlara nasıl acıya biliyorsunuz?

   Almanın verdiği cevap hangi açıdan ilginizi çeker, nasıl bir erdemli sorgulama içine girersiniz bilmem ama şöyledir;

 -        Mecbur olmadan el uzatacak bir Alman düşünemeyiz. Onun için dilenen bir Alman, bizi kendine acındırmak için fazla yalana ve zillete düşmeye muhtaç değildir. Bu bir hususi ahlak meselesidir. Fakat bir de bu işe akıl yönünden bakalım. Dilenen insan, ne kadar alelade bir insana benzerse bana o kadar yakındır. O nispette kolay derdini duyar, eksiğini anlarım.

      Fakat her ne surette olursa olsun, insan şeklinden çıkmış bir mahlûk benim cinsimden değildir. Ona acıyamam! Şark merhameti mantıksızdır!

   1932 yılında Alman’ın Ahmet Haşim’e verdiği bu cevap karşısında düştüğü not;

 -        Kızardım… Uydurma bir cevap verdim;

 -        Biz dilenciye acımayız, ondan korkarız. Bu korku dilencinin çirkinliği nispetinde artar. Çirkinliğin bir takım tehlikeli kudretler taşıdığına inanırız.

   İki milletin arasındaki farkı hangi dil, düşünce ve insani bir görüşle izah edebiliriz? Bugünün Türkiye’sinde dilencilere dair değişen bir şey oldu mu? Dilencileri bir kenara bırakıyorum. Diğer insanlara bakış açımızda değişen neler olmuş olabilir; gizli korkular, kıskançlıklar ve kupkuru acımalardan başka?

   Herhangi bir yerde yaralanan, başına bir iş gelen insanın başına çullanmak-tan daha öte neler yapabiliyoruz? Yapılan araştırmalarda kırk Avrupa ülkesinde yalan habere en fazla inanan ülkelerin en başında geliyoruz.

   Doğruyu, sağlıklı olanı ve evrensel yasalardan da beslenerek, gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerin ve en önemlisi kendi geçmişimizin de deneyimlerini; bilimin, sanat dallarının, felsefenin hamuruyla yoğurmuş olsaydık; her birimiz bir başka sıradan dehalar olmaz mıydık?

   Yaptığımız işler nedeniyle ezilip büzülmek veya böbürlenmek yerine, sadece korkulardan beslenip birilerini acıyıp, sadaka verip uzaklaşmak adına ne çok şey değişirdi? Örneğin, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek yaşam standardı, nitelikli yaşam için neler yapıp yapmayacağımız bellidir…

    Şefkatin, merhametin fazlasını test etmiş, depolamış birisi olarak bu ağır duyguların altında tüm yaşamım boyunca ezilip büzüldüm diyen insanlar tanıdım. Nasıl mı? Nine dede tarafından yetiştirilmiş, her isteği anında karşılanmış ve yetişkinlik zamanlarında, herkesten aynı şefkati, şımartılmayı beklemiş bir arkadaşım şunu söylemişti bana;

   “ Merhametin, şefkatin fazlasını dengelemeye çalıştım bütün ömrüm boyunca. Hâlbuki zaman zaman reddedilmeli, zorlanmalı, yaşama hazırlanmalıydım. Şimdi, ninemin, dedemin o sonsuz şefkatini herkesten bekler oldum. En ufak bir şeyde alınıyor, günlerce kendime gelemiyorum…”

   Şark merhameti mantıksızdır diyemem ama tartışılmaya, güncellenmeye, bilim dalları ve sanatın, felsefenin türküleriyle desteklenmeye ihtiyacı olduğunu biliyorum…

 Güven SERİN 

 

 

 

 

 


Hiç yorum yok: