YAZARIN YAZGISI
-------------------------------
Dünyanın diğer
yanlarında nasıl bir gönüllülük içinde soyunuluyorsa yazarlığa, şairliğe;
kısacası sanatın kendine özgü dallarına; bizim ülkemizde, yaşadığımız şehirde
de aynı içen duyguların yer çekim kuvvetiyle, kapılıp gideriz akıntıya, kapılan
yaprağın kayalar ve kıyıyla oynaşması gibi…
Ne çok merak ederler
yazan insanın iç dünyasını! Romantikliğini, realistliğine, siyasi, dini
kısacası bütüne açık dünya görüşünü; görüşlerini! Her sözcük soruya dönüşür
yazarın sofrasında.
Her şeyi bilmesi,
haberdar olması beklenir yazardan. Toplumun bütün eksiklerini, fazlalıklarını
ve insana dair bütün üstünlükleri kendinde toplanması beklenir. Bir konuda
haklıdır insanlar. Yazarın düşleri, üşenmeden oluşturduğu büyük uçsuz kurgu;
patron, işçi, kral, hizmetli, asker veya general; her şeyi olma becerisi
yazarın sezgi, bilgi ve hayal gücüyle sihirli bir değnekmiş gibi tutunur
yeryüzüne.
Bu yazgının, tam
olarak bizi etkisi altına alan yalın gerçeği nedir? Bilinen bir sözdür; “ Bir
kalemi üç parmak tutar, ama tüm beden çalışır.”
Bunun içine ruhu, bir
de hikâyesi eksik kalanların ruhumuza dokunuşunu, dokunuşlarını düşünürsek;
büyük baskının, akışın ve sıkışmanın içinde un ufak olmanın Yunus misali
kavrulmanın yolculuğuna dem verecek, mayanın ölçüsünü ayarlayacak ince zanaat;
yine yazarın şansı, kaderi etkileyen yazma sevgisinde gizlidir…
Yazarın yazgısıdır;
sadelik ile yarı tanrılık arasında ki ince çizgiyi tutturmaya çalışmak. O
muhteşem bölgede; kadını güneşe büründürür, şairlerin gökyüzünü maviye, sarıya,
kırmızıya boyadığı gibi boyar, erkeği komedinin içine, kaynayan kazana sokar,
tam idam edilecekken, erdemli bir savunmayla gönüllerle su serper…
Ölçülerin,
ölçümlerin birbirine karıştığı bu dünyada bir tek şey karışmaz; yazarın düş
gücünün uslanmaz lığı…
2 yorum:
bizim ülke pek sevmez yaa yazarı aydını okumuşu. cahili sever :)
Bu durumda sevgiye hasret gidecek bir avuç insan Deep:))
Yorum Gönder