12 Eylül 2018 Çarşamba

FENER RUM KIZ OKULUNUN KONUĞU OLDUM




Kamera; Güven 


Kamera; Metin


Kamera; Güven
Fener Rum Kız Okulu


Kamera; Güven 
Sanatçı Kalliopi Lemos
Bakışlar;insan ve hayvan beden;düştüğümüz ve ait 
olduğumuz durumu anlatmak için değerli bir çalışma;
bakış;insan sınırlarını zorlayıp,tüm algıları,dayatmaları
gururlu sözleri bir kenara itiyor...






FENER RUM KIZ OKULU KONUĞU OLDUM
-----------------------------------------------------

  Şimdi geçmişte bir yerde asılı duruyor; bugüne davet edildiği için biraz acı; doğum sancısına benzer sancılar, titreşimler yapıyor; çünkü yaşama davet edildi bu değerli anılar…

 Nasıl ki; ülke birden şaha kalktı; yani büyük göç yaşadı; kimsenin tam olarak anlayamadığı ve değerlendiremediği bir göç; köylülükten kaçıp kentli olma yolculuğu neredeyse tamamlandı. Şimdi, ister Anadolu da, ister Trakya da hangi okula, sağlık ocağına giderseniz gidin; Fener Rum Kız Okulunun başına gelen şey; büyük yalnızlık ve viranlık…

  Şimdi, şu anda kendi okulumun sınıfıyla yüzleşebilir miyim? Yüzleşebilirim; bir tek şartla; çocukluğa hâkim olan şen, coşku, bilinçsiz kaçış ve, korkular, kendi özgünlüğümü inkar ettiğim için canımı acıtmaya can atacaktır; atacaktırlar.

 Tıpkı taş mekân; Fener Rum Kız Okulu sınıfları gibi… Sınıfların öğrencilerinin faydalandığı haritalar orada. Öğrencilerin seslerini temsil eden teneffüs zili ve kız, erkek sesleri; tüm okullarda olduğu gibi; güneşe, bahçeye çıkış sevinçleri…

  Beral Madra’nın Küratörlüğünü Beral Madra’nın yaptığı Dünyalar Arasında ve Gölgeler Arasında ki çalışmanın sanatçısı KALLİOPİ LEMOS…

 Bir tesadüf, bir ilahi buluşma, evrimsel bir denklem adına sanatçı da oradaydı. Sınıfların viran boşluğu, terkedilmişliği ikimizi de aynı duygular içinde aynı limana hapsetmişti. Dil bilmiyordum, rehber yardımıyla anlaşmaya çalıştık. Oysa çoktan aynı dili konuşuyorduk; evrenin ortak dilini; acıların, hüzünlerin, sevinçlerin her canlı da ki tesirlerinin hep aynı olacağı, olduğu gibi…

  Tıpkı; şehrimizde Akdeniz’de boğulan Suriyeli göçmenler için yapılan anıt-heykel gibi; Dante’nin ruhsal, ebedi yolculuğuna çıkmış insanlar artık dokunulmazdı; yüzleri, gözleri, ağızları yoktu; sadece orada insana, canlıya benzer bir şeyler kalmıştı…

 Fener Rum Kız Okulunda okumuş birkaç öğrencinin fotoğrafı ve ismi de olması gereken yerde; kendi sınıfında duruyordu. 1970 doğumlu; Aliki Gülgün. 1970 doğumlu; Güzel Şekercioğlu…

 Sıklıkla teneffüs zili çalıyor. Temsili sesler; temiz havaya, güne, güneşe aç öğrencilerin şen çığlıkları; tıpkı 1970’li yılarda Paşaköy ilkokulunun sınıfında; ahşap kaplaması üzerinde zıplayan çocuklar gibi; dışarı, bahçeye, oyuna aç bir şekilde koşuyorduk; şenlik çığlıkları atarak…

 Anılar, yaşama davet edildiği an; insan ruhuyla birlikte bedeni büyük bir temizlik hareketine başlar. Bütün çıkıntıları düzeltir; pasları, pislikleri temizler. Sadece insana özgü bir yaşatmadır bu büyük buluş; bütün geçmiş, zarif, nazik ve kutsal bir kabul ediliş töreniyle karşılanır…

 O geçmiş; artık yaşamın bir parçası; değerli bir konuğu, evladıdır…

  Moda haline gelen yozlaşma, ilah ki başkalarına benzeme; bir başka Yunanlı yazarı; Dimitris A. Mavridis’i de etkiler. Kendi ülkesinde, ideolojilerin küresel düzeydeki çatışmaları, ülkesinde ki dayanılmaz baskıları ve kontrolsüz siyasi gevezeliklerin ananeyi, kendini tanımayı, kendisiyle çatışmayı daha da körüklediğine inanır…

 Ya ülkemizde? Benim bölgemde; şehrimde? Şehrime yabancı bir arkadaşım gelse; bölgenizi, kentinizi tanımak istiyorum; kültürünüzü bana tanıt dese; köy okullarının boş sınıflarının artık çalmayan zil seslerini, kınalı elli köy kızlarının, çağdaş yaşama hakkı diye şehirlere hapsoluşunu nasıl anlatırım?

  Kendi folklorumuzdan gönüllü vazgeçtiğimizi;Doğulu olmaktan huzursuz olup,batılı taklit yaşamlarla sadece tüketimin saygınlığına,itibarına katkı yapıp,kendimize,çevremize yabancı ve duyarsız olduğumuzu anlatabilir miyim?

Güven Serin 

4 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Görmek isterdim. Her şey bir yana o nasıl bir mimari...

GÜVEN SERİN dedi ki...



Çirkin,kirli sesler ve mimarilerin içinden çıkıp karşılaşınca şaşırıyor insan;şaşırdım bende;bir masal ,düş içerisindeymişçesine dünya zamanının dışına taştım...

deeptone dedi ki...

o okula birkaç defa gittim ama giremedim hiç. sergi var diye mi girebildin yaa :) ama patrikhaneye çok gittim, bir dolu ayin izledim. :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



Sanırım düşündüğün gibi Deep;Sergi için açılmış;zaten bu tür fırsatlara tutunuyor tarihe,mimariye meraklı insan;insancıklar:)) Patrikhane anılarını anlatan bir çalışmayı bekliyoruz o zaman...