Kamera; Güven Gelibolu
Şafak Töreni;yüksek düşüncenin,politikanın,felsefenin ve
sanatın yoğrulduğu anlar...
Gelibolu Motifi,beyaz çiçekli laden ve biberiye dalıdır.
Laden, savaş zamanıyla güçlü bir bağ kurar.
Biberiye,hafızayı iyileştirme özelliğine inanılır. Antik
edebiyatta ise sadakat, anma simgesi olmuştur.
Ya Soma Madencilerinin simgesi ne olacak;
kara yüzler mi_? Sarı baretler mi? Derine,
çok derine bakan,insanın milyar yaşındaki esas
özü mü? Bilemeyiz;bilmek istemeyiz...
ÖLÜMÜN ADI, SOMA…(100 BİN KİŞİLİK KORO)
Sadece ölümün mü? İnsanı hiçe saymanın, mühendisliğin,
bürokrasinin, iş adamlığının, iş güvenliğinin, siyasetçinin de ölümü değil mi?
…
Yine bildik ağıtlar…
Gözyaşları ve verilen sözler… Hep aynı şeyler; Gereken neyse yapacağız!
Yüreğimiz yanıyor! Değişen ne var? Ölüm, bu şekilde garip ölümler hep vardı;
değişen tek şey, sayının fazla oluşu.
Ölü bedenler, diri
rakamlara dönüşmüş durumda, hiç ölmeyecek rakamlara; her beden kendi kavurucu
sıcaklığını, geceler boyu dondurucu soğuğunu sadece kendi ocağına bırakacak.
Her ocak, yine bilinen ağıtları; iş, ekmek, yaşam mücadelesinin soylu
tutsaklığını anlatacak.
Yerin yedi kat
altından çıkartılan bedenler, yine yerin altına gömülüyor. Açılan taze
topraklar, toprağa hayat verecek taze bedenleri bekliyor; gözyaşlarıyla onları
sulayan ölüm çığlıkları…
Bu büyük panorama
ölümün büyük görüntüsü mü? Maya, Aztek, İnka uygarlıklarının adak törenleri mi
gerçekleşiyor yeniden; sıra sıra dizilmiş kara yüzlü, ak yürekli, nasırlı elli
iyi huylu ölü bedenler…
Haykırışlar,
ağıtlar, destanların samimiyetinden uzak söylemler içimi sızlatıyor. Ruhumu
tatmin etmeyen bir şey var! Eksik bir şey…
Verilecek bütün
sözler, alınacak denen önlemler neden tatmin etmiyor beni? Tekrarlanacak büyük
acılar direnişinden korktuğum için olmalı!
Soma, ölümün adı olan
diyar... Ölüm, kara suratı, ak yüreği, nasırlı elleriyle geliyor buraya.
Öyleyse buranın ölümleri için farklı ölüm törenleri düzenlemeliyiz. 100 Bin
kişilik yas tutucular, 1000 kişilik keman sanatçılarıyla birlikte başlasın
dünyanın her yanından hissedilen şölene. Önce sessizliği 100 Bin kişinin
ayakları, toprağa basan madencileri temsil eden kara çizmeli ayakları inletsin.
Sonra kemanlar eşliğinde 1000 çocuğun; kızlı erkekli, madencilerin çocuklarını
temsil eden, ellerinde beyaz menekşeler taşıyan çocuklar…
100 Bin kişilik yas
ordusu, madencileri temsil ettikleri için, son anda duydukları çocuk
özlemlerini anlatan şiir başlasın;
Ben çocukları
severim/Soluğumu rüzgar ederim uçurtmalarına/Birer torba şiir şekeri
veririm/Duraksamaksızın katılırım oyunlarına.
Yüz bin kişilik yas
korosu susunca, kemanlar ölümün hiç çalınmadık, hiç dinlenmemiş bestesini
çalmaya başlasınlar. Öyle bir beste ki, gözyaşlarına gerek duyulmayan,
küfürlere, hiddete, kine, intikama gerek kalmadan; insanları sakinleştiren,
doğruya, akıla, ilme sürükleyen bir buluşun iksirini içiren bir ses…
Çocuklar beyaz
menekşelerini, küçük elleriyle kaldırsınlar havaya. Yüz bin kişilik koro
alkışlasın menekşelerin temsil ettiği, “korkuların hiçbir şey olmadığı, sevginin
her şey olduğu” imgeyi…
Ve tekrar şair Hasan
Erkek, yüz bin kişilik koronun önünde yüz bin insanın korkusuzluğuyla seslense;
Nereye gitsek bir acı fışkırıyor iki meridyen arasında
Kaşla göz arasında
Acılar paralelleşiyor, çaprazlaşıyor, kaynaşıyor.
Ve ben en arkada tek
başıma yürürken, beyaz menekşelerin, şairin koku ve dizelerini doymayacağımı
bile bile içe çekerken şunu düşünüyor olacağım yine;
Dimdik ayakta duran,
birilerine muhtaç olmamak için yerin yedi kat altına girip çalışan ölümler
niçin “GARİP ve ZAVALLI” olarak anılsın? Bu ölümler, bütün, zenginliklerden,
bütün asil duruşlardan, bol parfüm, viski, dolar, kurnazlık kokan, yalanı,
dolanı kültürleştirmiş olanlardan daha ASİL değil mi? Hepsinin ölecek, ölüme
bile direnmeyecek kadar cesaretleri vardı; hepsinin…
Aydınlar sizlere
sesleniyorum; sefillere, sefalete karşı çıkarken, aldığı maaş az diye,
çalışırken yüzü karalar bağladı, sırtı terledi diye bu insanlara “gariban”
muamelesi yapmayınız; yapmayınız; onları bir kez ve bir kez daha siz, kendi
ellerinizle, sadece zavallı bulduğunuz için acıma girdabına sokmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder