17 Ağustos 2013 Cumartesi

KORKUSUZ BÜYÜTEÇ


Kamera; Güven Sığacık -Seferihisar-İzmir


KORKUSUZ BÜYÜTEÇ

  Köşesinin ismi Pervasız pertavsız! İlk kez okuyunca, patavatsız bir kişi veya başlık gibi algıladım. Hâlbuki birkaç harfle bütün anlam ve algı değişiyor; tıpkı “sittin sene” gibi… Bu sözcüğü ilk kez duyanlar şöyle bir irkilir; argo bir sözcük söylendi diye. Bir harf bile insanı durduğu yerde hoplatır.

 Korkusuz Büyüteç köşesiyle ün yapmış ve bu ünü hak etmiş bir yazar Enis Batur; tam manasıyla sözcük cennetine sahip bir insan. CK’da onu okuyacak, onu takip edecekseniz eğer, sözlük de elinizde düşmeyecek!

 Elinde büyüteci ile inanılmaz bir şekilde eğrileri, doğruları kurcalayıp duruyor. Doğru bildiğinizi eğri, eğri bildiğinizi ise doğru olarak ondan öğrenme durumunda kalırsanız hiç şaşırmayın.

 İrdelediği son konulara koyduğu başlık; “ Anlamanın azı çoğu” diye cuk oturmuş… Özellikle Theo Angelopoulos korkusuz büyütecin elinden kurtulamamış. O duygusal insan, sinemaya adanmışlığının büyük emekleriyle ortaya çıkarttığı filmi Sonsuzluk ve Bir Gün, Enis Batur’un yüksek bilgi ve görgüsüyle iyice bir süzgeçten geçmiş.

  Daha önceden ilgi ile izlediğim bu filmi, edebi açıdan ciddi bir eleştiriyle tabi tutmuş. Söz konusu olan Enis Batur ve onun sözcükleriyle büyütecin altına konan Theo Angelopoulos olunca dayanamadım usta çırak kültürüne inanmışlığın heyecanı ile 127 dakikalık filmi ağır ağır, durdura durdura tekrardan izledim. Müziği, duygusallığı, insanı bulunduğu zamana çeken yanıyla madalyonun diğer yüzünü görme telaşına kapıldım.

 Korkusuz Büyüteç de filmi ikinci defa izlediğinde kaleme sarılıp yazmaya başlamış;

“ On iki yıl aradan sonra Sonsuzluk ve Bir Günü tekrar izleyince düş kırıklığına uğradım. Dozu epey kaçırılmış santimantalizm, inandırıcılıktan uzak monolog ve diyaloglar, ucuz edebiyata teğet bir müzik, melodram boyutlu taşkın bir film.

  Sonsuzluk ve Bir Gün’ün karakterlerinde de simgesel yük ağır basmış; kişiler değil de, durumlar vurgulanmış. Sahiciliği geniş çapta zedeleyen bir yaklaşım!”

  Derinlemesine bir eleştiri; edebi bilginin, sinema görgüsünün de önemini çıkartıyor ortaya. Kolay beğendiğim, kanımın Theo ustaya çoktan ısınıp da bazı eksikleri, fazlalıkları göremediğimden midir bilmiyorum; ben bu duygusallığın, müziğin, hasta ve yaşlı yazarın bir güne sığdırdığı yaşamın keyfini oldukça fazla çıkarttım; hem de ikincisinde de; korkusuz büyütecin gözünden de izleyerek…

 Yaşam, evrenin sonsuzluğu kadar seçenekler sunmaya devam ediyor. Merak edilen ve emek harcanan her şey hakkında öğrendiklerimiz bizim daha ne kadar çok şey öğreneceğimizin de büyük kanıtıdır.

 İster sinema, ister müzik alanında olsun; derinlemesine önemsediğimiz her oluşum, sanat olayı, sıradan sandığımız herhangi bir yaşam formu veya hareketi; yepyeni sözcüklere, düşüncelere sarılmamıza, belki de yeni keşiflerin kâşifi olma coşkusuna kavuşturacaktır bizi.

 Sonsuzluk ve Bir Gün, unutamayacağım filmlerden birisi. Sinemanın düşündürücü tarafını, müziğin, mekânların, tabiatın da arka planda yer almasının mitolojik hissedişlerini, şairin, yönetmenin gözüyle de izledim; ağır ağır…

 Sözcük satın alan şairin İtalya’da yaşarken ülkesi Yunanistan'ın özgürlüğünü kavuşacağını duyar duymaz ülkesine koşmasını takdir ile karşıladım. Sözcüklere verdiği değer, belki de insanlığın büyük çoğunluğunun aradığı sözcükleri o da arıyordu. Özgür Tutsak şiirini tamamlayacak sözcükleri arıyordu; sürekli sözcük satın almasına rağmen tüm hayatı boyunca bitiremeyeceği şiiri…

 Filmin içindeki hasta yazar ve Arnavutluk’tan kaçan küçük çocuğun çok az sözcük ile anlaşması, insan denen canlının büyük kargaşadan kurtulup yalnızlığını, acılarını sevgi ile ekmeğe başladığı zaman ne kadar az kelimeler ile de mutlu olup sevebileceğinin de öyküsünü bulacaksınız bu büyük duygusallığın zirve yaptığı filmde.

 Bir parça emek harcamak, süzülecek her türlü damlayı hak etmek demek. Hem benim gözümle, hem de korkusuz büyüteç’in usta eleştirmen gözüyle izleyin!

 Güven Serin





  

2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Merak ettiğimiz ne çok şey var hayatın içinde öyle değil mi!. Her keşif ayrı bir heyecan.. Hayatı sorgularken, bir tarafta yaşamın içinde var olduğumuz canlı hayat diğer yandan sinemanın büyülü dünyası ve ona hayat veren sanat insanlarının iç dünyalarında canlandırdıkları o bambaşka hayatların gizleri arasında kaybolmak bambaşka bir haz.

Filme dair değerlendirmelerin için teşekkür ederim Değerli Güven. 'Sonsuzluk ve Bir Gün' adını duyduğum ama izlemediğim bir filmdi. En kısa zamanda izleyeceğim bu filmi..

Esenlikler ve iyi haftalar dilerim..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydın sevgili Esin. Sanatın her dalı,insana verilen sanki hiç bitmeyecekmiş yaşamlar gibi. Hani çok sevdiğiniz birisinin yüzüne bakınca, bakışlar içinde bakış görürsünüz; işte sanat;sinema,tiyatro böyle bir şey...

İyi seyirler ve irdelemeler dilerim Esin.