Kamera; Güven Bergama Krallığı
Zamanın en gelişmiş kütüphanesi burada bulunuyordu.
Bu kütüphanenin nasıl yok ettiğini sorgulamadık;
tıpkı sistem denen canavarı sorgulamadığımız gibi.
HERKES BİR ŞEYE İTİRAZ EDİYOR
Herhangi bir kuruma
gittiğimizde eğer bilgisayarlar arıza yapmışsa, çalışanların meşhur açıklaması
ile karşı karşıya kalırsınız;
“ Sistem çöktü! “
Bu lafı duyan
insanlar, arkada biriken canı sıktın diğer bekleyenlere aynı sözcükleri söyler;
“ Sistem çökmüş!” Sistemin çökmüşlüğü sorgulanmadan, bekleyen o insancıklar
saygıdeğer muma dönerler.
Sistem denen şey çok
büyük bir tabudur. Sorgulanmaz! Boynu bükük ve çaresiz beklenir sistemin
kendine gelmesi. Birde güzel insanımın zamanı da çok, anlatacağı şeyler de.
Sistem çöktüğünde oluşturdukları kuyruklarda, bir kuyruğun bereketi kadar bile
anlamsız şeyleri anlamlandırmaya çalışarak avunup dururlar.
Sistem karşısında bu
kadar sessiz ve saygılı olan insanlar ve insancıklar; trafikte, iş kazalarında,
kan davalarında, kadın ölümlerinde; hatta katledişlerinden de sessizliklerini
korumaları oldukça düşündürücüdür.
Ölümlere sessiz kalan
aynı saygı değer insancıklar; şoför koltuğuna geçmişlerse, kornalarına basmanın
yüksek kültürüne sığınırlar. Trafik kurallarına uymamanın canavara dönmüş
yüzleriyle sağa sola tükürük saçarlar. Yayalara ayrılan beyaz çizgili yolun ne
anlama geldiğini bile bilmeyen, o çizgileri görünce daha çok gaza basan, büyük
kargaşaya uyum sağlamış bir sürü mahlûkatın, “sistem çöktü” lafı üzerine o
büyük sessizliğe bürünmelerine şaşarım…
Kendi yaşam hakkını
önemseyen, kurallara uyup, diğer canlıları önemseyen insanları büyük bir
şükranla anmak isterim. Onların sorgulayan beyinleri, evrene yayılan sesleri olmasaydı;
hiçbir gelişme de olmazdı.
Son yüz yılda Nobel
ödülü alan Yahudi sayısı 104 kişi. Dünyadaki Yahudi nüfusu 20 milyon. Son yüz
yılda Nobel ödülü alan Müslüman sayısı 3 kişi. Dünyadaki Müslüman sayısı ise
1,5 milyar kişi.
Sistemi sorgulamayan,
büyük sessizliği, kadınlara, birbirine göstermeyi erdem sayan insancıklar
sadece bu görkemli sayılar karşısında bile büyük suskunluk, hatta pişkinlik
içindedirler. Neden? Elbette, sorgulamayı, merakı desteklemeyen, inançları
körelten kendine kul-köle yaratan büyük kurnazlar yüzünden…
Dünya
yolsuzluklarında 127 ülke içinden Türkiye 6. sırayı alıyor oluşu da sistemin
çökmesi gibi saygıdeğer bir muma dönmüş halimizle kucaklandığı kesindir. Bir
yere tayini çıkacak memurun ilk önce bir tanıdık araması, araya birilerini
sokmayı düşünmesi; hastaneye yatmak isteyenin de derhal aracılar, selamlar,
hediyeler trafiğine gömülmesi, ülkemizin nerede olduğunun muhteşem
zavallılığını göstermez mi?
Fakat bu mülayim
sessizliğe sahip olan, sistemin karşısında büyük bir sadakatle duran
insanların, ikili ilişkilerde, gözden uzak yerlerde büyük bir itiraz içinde
olmaları, dayanılmaz tartışmaların o bildik sözleriyle, argonun, küfürlerin,
yalanların, kin ve nefretlerin tohumlarını ekip sulamaya çalışmaları ise
korkutucu bir şekilde büyük bir denize dönüşmüş durumda.
Bu kadar kargaşa,
bu kadar çaresizlik yaratıyorsa, dışa bağımlılık sürekli artmışsa, gençliğin
sokaklara dökülmüş, ölümlerden ölüm, eziyetlerden eziyet beğenmişse; bizler
sistemin karşısındaki çaresizliğimizi, büyük pişkinliğimizi, bol olan
zamanlarımızı, solmuş yüzlerimizi, buruşan derilerimizi kimlere adıyoruz?
Zor şey; okuma
bilmeyen insanı dünyanın en iyi kütüphanesine getirip, hangi kitabı
istersin, demek; zor şey…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder