KRAL YOLU:
KORKUYU DEĞİL, GELECEĞİ İNŞA ETME VAKTİ!
( Hora Feneri ve 57. Alay )
Tekirdağ’ın turizm sınavı ne hazindir ki çok kötü. Şehrin turizmi olmazsa, dönüşümü de, dönüşümü de ağır oluyor. Turizm deyince ille “yabancı turizm” demiyorum, “yerli turizm” on iki ay boyunca, şehrin gelişimine, dönüşümüne zevkle katkı verir. Oma o zevki tattıracak turizm hizmetleri, çabaları ne hazindir ki cesaret, yürek ve bilgi istiyor.
Trakya’nın topraklarına bir inci gibi serilmiş Tekirdağ, Marmara’nın kıyısında sessiz, mahzun ve potansiyelinin farkında olmayan bir dev gibi uyuyor. Oysa bu devin damarlarında efsaneler, göğsünde cesaret destanları ve gözlerinde asırlık fenerlerin ışığı saklı. Elimizde paha biçilmez mücevherler var ama biz onları parlatmak yerine tozlu sandıklarda tutmayı tercih ediyoruz. Turizmde yaprak kımıldamıyor. Şehrin dönüşümünden değil uyuşukluğundan korkmalıyız.
Her şey bir hikâye ile başlar. Ve bizim başlangıçların en görkemlisine sahip bir hikâyemiz var. Kral Yolu. Kralların ve beylerin izlerini anlatan efsaneleri saygıyla kucaklamalı, sevgiyle sahiplenmeliyiz. Bu efsanelerin izleri, şehrimizin üzerine serpilecek altın tozlardır. Turizmi yani efsane peşinde koşan insanları çekmeyi cazip hale getirirsek, onları bu efsanenin bir parçası haline getirirsek; bacısız fabrikalarımız tütmeye başlar.
Bu efsanenin geçtiği yerler çok iyi saptanırsa, belli zamanlarda oraları kral yolunu izlemeye gelen insanları ağırlayacak ahşaptan, camdan, çelikten iskele ve müzelerle şenlenirse, bu iş sadece kral yolu ile kalmaz, kralın sofrasının kurulduğu yere kadar gider. İnsanlık ne kadar çok gerçeğin içinde gibi görünse de bir o kadar dışındadır. Bu dünyanın kahrı, biraz da efsanelerin varlığıyla daha çekilir hale gelir.
Eğer Kral Yolu mitolojik bir zenginlikse, Hoşköy’deki Hora Feneri gerçeğin içinden fışkıran şiirsel bir çiçektir. Fransa’dan getirilip Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilen bu demir kule, sadece bir seyir yardımcısı değildir. O,fırtınalı gecelerde denizcilerin umudu, ailelerin bekleyişi, fenercilerin yalnız ama onurlu hayatlarının şahididir.
Bugün fenerciler kalmamış olabilir ama onların ruhları o demir merdivenlerde, o devasa merceğin başında halen yaşıyor. Bu hikâyeyi turizme kazandırmak bir vefa borcudur.
Şimdiki işletmecisi fenerin korunup kollanması adına doğrudur. Fakat şehrimizin turizmine etkileri ne kadardır? Yeterli midir? Fenerin yanındaki eski hizmet binası, butik bir “Fenerci Evi Müzesi ve Kafesi” olarak hizmete açılabilir. O dönemin atmosferini yansıtan bu mekânda, ziyaretçiler zeytinliklerin ve incir ağaçlarının yakınındaki tepeden denize karşı kahvelerini yudumlarken, fenerin ve fenercilerin cesaret dolu hikâyelerini dinleyebilirler. Bu en az Kral Yolu kadar çekici, insana dokunan, sıcak bir turizm durağı yaratmaktır.
Ve geldik en kutsal gerçeğimize: 57.ALAY. “Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Komutuyla bir an bile tereddüt etmeden şahadete yürüyen kahramanların alayı… Tekirdağ’da kurulup Çanakkale’ye uğurlanan bu alayın anasını yaşatmak, bizim için turizmin ötesinde milli bir görevdir.
Farklı amaçla kullanılan eski Göğüs Hastanesi binaları, bu görev için biçilmiş kaftandır. Burası, kanla, cesaretle ve yürekle yazılmış bir destanın evi olmalıdır.
Buraya kurulacak modern bir “ 57.Alay Cesaret ve Anı Müzesi” ,klasik bir müze anlayışın çok ötesine geçmelidir. Ziyaretçilerin interaktif ekranlarda askerlerin künyesine dokunarak onların kişisel hikâyelerini okuyabildiği, siper hayatını ve o büyük fedakârlığı dijital simülasyonlarla hissedebildiği, yaşayan bir mekân olmalıdır. Bu merkez, sadece Tekirdağ için değil, Çanakkale’yi ziyarete gelen her yerli ve yabancı turist için ikinci bir zorunlu durak, bir “vefa rotası” haline gelecektir.
Korkuyu değil geleceği inşa etme vakti! Evet, niçin bu kadar uzağız? Belki de sahip olduklarımızın değerini fark edemeyecek kadar yakınında durduğumuz içindir. Belki de değişimin getireceği sorumluluktan korkuyoruz. Ama unutmayalım ki, hiçbir gemi limanda bekleyerek yeni kıtalar keşfedemez.
Tekirdağ Kral Yolu’nun mitolojik gücünü, Hora Feneri’nin romantik ve cesur ışığını ve 57.Alay’ın kutsal mirasını bir araya getirdiğinde, sadece Trakya’nın değil, Türkiye’nin parlayan bir turizm yıldızı olabilir.
Kral Yolu’nun fısıltısı, Hora Feneri’nin ışığı ve 57.Alay’ın ruhu, Tekirdağ’ı bekliyor. Bu çağrıya kulak verecek birileri var mı?
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder