5 Nisan 2024 Cuma

AŞİYAN BENİM DEĞİL,YÜREKLİ GENÇLİĞİNDİR

 



İNTERNET

                       AŞİYAN BENİM DEĞİL, YÜREKLİ GENÇLİĞİNDİR

 ( Karabaskı Yönetimi )

  Tevfik Fikret gibi sanatçılar, öncü aydınlar her ülkede ne yazık ki çok az bulunuyor! Gerçek ve doğru bulduğu yoldan gerekirse tek başına giden bir aydın; şair, yazar, öğretmen ve bir filozof…

   Emperyalizmin kuşattığı, sonuna kadar kanlarını emdiği Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminin son tanıklarından birisidir Tevfik Fikret. Ve o döneme; “ Karabaskı Dönemi “ diyen de, haykıran da kendisidir…

   Fikret, son yıllarını üç şeye savaş açarak geçirmiştir. Dini alanda yobazlığa, siyasi alanda istibdada, ahlaka alanda ise namussuzluğa… İnanmadığı bir yönetime, çok sevdiği işinden, Galatasaray Müdürlüğünden ayrılarak kendi protestosunu başlatacaktır.

   Edebiyat aşkı, doğru-hak bulduğu yolda, yalnız başına gitme serüveni Aşiyan’da çizimlerini kendisinin yaptığı evde, yaşamının sonuna kadar devam edecektir. Aşiyan’da yapmış olduğu ev, onun için tam manasıyla yuva anlamına geliyordu. Bir sığınma yeri olmanın ötesinde kendisinin de ifade ettiği gibi;

 “ Aşiyan benim değil. Gerçek namına çalışacak, temiz cesur gençliğindir. Her baskıya, zorba anlayışa karşı duracak, düşünce adına çalışacak gençlerindir. Ben onların sabalarını yakıyorum. Çaylarını getiriyorum. Onlara baktıkça seviniyorum.”

   Fikret, dönemin yöneticileri için öyle büyük hatalar yaptılar ki, öyle çürümüş hale geldiler ki ancak bizlerin bir araya gelip ses çıkarmayışımızdan kuvvet buluyorlar, fikrini ısrarla savunuyor, anlatıyor, eserlerine aktarıyordu.

   Nereden bakarsanız bakın, çok büyük ve çok samimi bir araştırma yapın, iyi ve namuslu insanların çoğunlukta olduğunu göreceksiniz. Ama nasıl oluyorsa hep küçük azınlıkların büyük payı aldığı, dünyayı bile küçük azınlıkların kendi çıkarları için kullandığını göreceğiz. Ama niçin? Neden değişmez bu korkunç adaletsizlik?

   Fikret’in dediği gibi olmasın sakın: -Büyük çoğunluğun sessiz kalışından dolayı cesaret alıp, korkularını bu cesaretle yamamış, kokuşmuş yönetimlerini büyük çoğunluğun korkularıyla örtmüş olabilirler mi?

   Düşünce sanatı muhteşem bir zenginliktir.İyiyi ve kötüyü ayırmanın yanında,ölümcül kin ve nefreti de yok eder.Aklın büyük disipliniyle düşünür ve sorgular.Doğru,gerçekçi sorular,çok net cevaplar ve izlenecek yıl haritalarını da kendiliğinden gün yüzüne çıkartır…

  Fikret sonuna kadar; “ Onları bizim korkumuz yaşatıyor. Biz, biraz kendimizi gösterelim, bak nasıl sinerler, yumuşarlar!” Her yanlış, her çürümüş olay, öykü, yönetim için böyle değil midir?

   Evde, işyerinde, mahallede, her yerde; despot hale gelmiş birinin; ister evlat, ister eş, ister akraba; büyük çoğunluk ona ses çıkarmamaya başladıysa; bilin ki, tanınmaz bir hale, korkunç yanlışlara doğru dönüşüm geçirecek, her yaptığının doğru, her saldırısının adaletli olduğunu düşünecektir…

   Tevfik Fikret, ne kadar konuşulsa, anlamaya çalışılsa bitmez; bir okyanus gibidir; üzerinde sınırsız adacıklar, sularında ise eşsiz düşünceler gizlidir. Bir şiiriyle tekrar analım en sevdiği okulundan koparılmış, küstürülmüş sanatçıyı;

“Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat.

  Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.

  Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;

  Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.”

 Güven SERİN 


 

 

                                       


 


Hiç yorum yok: