UYKUSUZ BİR
RÜZGÂRGÜLÜYÜM
( Dr.Nevres Oktar )
Tekirdağ’da yıllarca doktorluk yapmış, insan denen canlının sadece masallarda bulabileceği; iyilik, yardım yollarını, mesleğine duymuş olduğu derin saygı ve sevginin ötesinde bir yaşam sürmüş. Yaşadığı topluma adanmış ve ibadeti insana, yaşarken yaşatma becerileriyle Tekirdağ insanlarının kalplerinde iz bırakmış bir doktorun belki de son şiiri; ölümüyle birlikte Tekirdağ Eski Şehir Mezarlık içerisinde, koyu gölgelerin ve yakından geçen gürültülü bir yolun kenarcığında, kendi şiirini okuyor ve okutuyor…
1931 yılı sonbahar mevsiminde doğan, bir kış günü, serin rüzgârların dünyayı üflediği bir zamanda dünyevi yaşamdan ayrılıp şiiriyle birlikte Tekirdağ Eski Şehir Mezarlığı kendine mekân eyleyen iyiliğin sembolü bir doktorun öyküsü…
Dr.Nevres Oktar’ı onun hastası olanlardan dinlemek lazım gelir. Babasını, annesini ve kendisini onun mesleki bilgilerine teslim edenlerin söz birliği; “ Çok iyi doktordu. Yardımseverdi… Komşularının çoğundan ücret bile almak istemez, çoğundan almazdı…”
Başka?
—Neredeyse 24 saat hastaları
için yaşardı. Bun söyleyen Nusratfakılı Adnan Bey, Dr.Nevres Oktar ile yaşadığı
anılardan sadece birisini aktarıyor:
—Belki elli yıl önceydi. Köyde ateşim kırk derecenin üzerine çıkmış, ölümle pençeleşiyor, Tekirdağ merkezine gidecek halim yoktu. Şehir merkezine yollayacağımız herhangi bir araç da bulamadık. Aklımıza kamyon geldi. Gece yarısı kamyonu Tekirdağ’a yolladık. Durum Dr.Nevres Oktar’a aktarılınca aceleyle, üstelik de keyifli bir zamanda, yemek ve alkolün çakırkeyif halleri içinde olmasına rağmen kamyona binip köye geldi. Ateşimi kontrol ettikten sonra etrafa toplanmış insanlara yüksek sesle bağırarak açın burasını. Derhal, bir reçete yazdı. Hemen alınması için kamyon tekrar şehir merkezine yollandı. Doktorun tavsiyesi olan iğnelerden birisini vurunca tesiri birkaç saat içinde kendini gösterdi ve kurtuldum…
Bir başka Nevres Oktar komşusu, Ekrem Akşit ile konuşuyorum. Dr.Nevres Oktar’ın rüzgârlara, gün ve gecelere açık, yıldızlar altında fısıldayan şiiri, mezar taşındaki dizelerden söz edince hemen:
—Çok değerli bir doktordu. Komşuyduk ona. Özellikle komşularından para bile almak istemez, almazdı da. Gece gündüz görevinin başındaydı; hatta mesleğine âşıktı, diyebiliriz…
Bunların gibi daha onlarca, yüzlerce Dr.Nevres Oktar anısı, şehrin anı depolarına kilitlenmiş halde. Ancak edebi düşlerin peşinde koşanlar bu anıları yeryüzüne davet ederler ve etmelidirler. İbadet sadece şeklen veya filanca mekânı ve yardımı ben yaptırdım, diyerek olamaz... İbadet, şehirlere, ilçelere ve köylere iyiliğin, sevginin, yardımlaşmanın anılarını, izlerini bırakan insanları da yazı sanatıyla insanlığa miras bırakmak olduğuna inanıyorum.
Dr.Nevres’in Eski Şehir Mezarlığı içinde bulunan son ikametgâhı olan mezar taşın başına birkaç kez geldim. Belki de ölümünden kısa bir önce yazdığı son şiiriydi ve oradan geçenler, tesadüfen gelenler için yepyeni bir yardım, tıbbı bir hatırlatma, gerçeklerin en güzel tarafını, edebi dille anlatmak istedi;
“ Uykusuz bir rüzgârgülüyüm
Rüzgâr gülüşlü…
Rüzgârlarım yok olmadıkça…
Beni bulamayacaksınız: Ölü.”
Dört dize belki de bir ömrün anlatımı, sadece iyilik alıp, iyilikseverleri anlatanlara ayrı bir çağrıdır; “Hadi; sen de, siz de; biraz uykularınızı terk edip, rüzgârla birlikte; dokunun zamanın 4,5 milyar yaşındaki boşluğuna ve söyleyin sizi anımsatacak şarkınızı, rüzgârlarla birlikte…”
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder