4 Nisan 2023 Salı

ATLARA EZİYET SON BULSUN

 

İnternet

                            ATLARA EZİYET SON BULSUN!

    Kadim milletimizin en önem verdiği hayvanlardan birisidir at! Göç yolculukları, savaşları, barışları, oyunları neredeyse yüzlerce, binlerce öykülerin içinde hep atlar vardır.

   Cirit oyunlarından tutun da, kız almalara, kız vermelere, her türlü sportif etkinliğe atlarımızı dâhil ettiğimiz aziz milletim, bir türlü bu hayvanların yaşam kalitelerini arttıracak hakları sağlayamamıştır.

   Göçlerimiz, kırsal yaşamlar azaldıkça, hatta yok oldukça bizler de atlardan o kadar uzak kaldık ve uzaklaştık. Sanki atlar hiçbir zaman bizlere yakın olmamış gibi, bizlerin var oluş zamanlarına tanıklık etmemiş gibi, önce atlarımızı, sonra köpeklerimizi ve en kötüsü tabiata olan yakınlığımızı kaybettik…

   Özellikle Z Kuşakları gençlerin duyarlı olanları, Roman vatandaşlarımızın elinde kalmış atları görünce büyük acı çekiyorlar. Bir deri bir kemik kalmış, çoğunun ayağı topal; zorlanarak son saati bekliyor, belki de hayvanların en temiz, en masum duygularıyla yaratıcıya yalvarıyorlar: -Bu eziyet son bulsun, diye…

   Duyarlı her insan gibi çoğu zaman yanımdan geçen, ayağı topal, oldukça zayıf ve bitkin bir atın çektiği at arabasını ve kâğıt toplayıcı Roman vatandaşları görmemezlikten geliyorum. Belki de kendimden utandığım için, gördüğümü yok hükmünde sayıyorum…

   Bu sefer böyle olmadı! Bir işim dolayısıyla 100.Yıl Mahallesi Sanayi Caddesi üzerinde halk otobüsü beklerken gördüm; tek atın çektiği kâğıt toplayıcı Roman vatandaşlarımızın at arabasını. Yanı başımda duran Z Kuşağı gençler benden önce görmüşler.

   Ehliyet sınavından çıkan genç kız kazanmış olduğu sınavın başarısını sevinemeden gördü; topallayan atı. Arkadaşlarına seslendi;

—Gördünüz mü hayvancağızı; zorla gidiyor. Üstelik topallıyor da! Acaba ne yapabiliriz? Arkadaşlarından birisi;

—CİMER-İletişim Başkanlığına hemen şikâyette bulunalım!

   Gençlerin haykırışı, zorlanarak yürüyen hayvan için çektikleri acı sanki olduğu gibi bana geçmişti. Çünkü bu kanayan yaramız; yaramadı. Çok katlı evlere, sitelere ve onların korunaklı çift camlı evlerine sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı duyarlılıklarımızı da saklamışız…

   Uzun uzun baktım, giden at arabasının ardından. At topallamak-la kalmıyor, düştü düşecek haliyle, gerçekten de insandan ve İNSANLIKTAN yardımı çoktan kesmiş, evrene teslim olmuşcasına ilerliyordu.

   İstanbul Adalarda bulunan atlara nefes aldırdık. Belki de kanayan vicdanları bir parça tedavi ettik. Ya son kalan atlarımız? Yoksul Roman vatandaşların ellerinde bulunan ekmek tekneleri?

   Çözümü yine matematikte, akılda, adalette gizli değil mi? Roman vatandaşlarımız bu hayvanlarla kâğıt, hurda toplayarak geçimlerini sağlıyorlar. Sağlamalılar da! Hayvan hakları yasasını bir tarafa bırakalım…

    Hayvanlar, kırların olduğu yerlere yakışmıyor mu? Şehirler, insanı bile tüketirken, yaylalar, dağlar ve ovalara yakışan, oralarda olmak isteyen bu asil hayvanları, halen olmaması gereken yerlerde yaşatıyoruz: -Bu yaşamaksa…

   İstanbul Adalar’da faytonlarda ölümü bekleyen atlarımıza nasıl bir çözüm bulunduysa, faytoncular ile adil bir şekilde anlaşıldıysa, Roman vatandaşlarımızın hurda, kâğıt toplamalarına uygun, elektrikli araçları vermeliyiz. Acı çeken, hasta ve yorgun son atları da en güzel ortamlarda, yaşamlarının son günlerinde en iyi ve özgür bir şekilde yaşatmalıyız…

 Niçin mi?

Çocuklarımızın vicdanlarına dokunmayacak, onların genç vicdanlarını acıtmayacak çözümler ne çok şey katar; biz büyüklerin görmezden geldiğimiz, artık kireç tutmuş irademiz ve düşüncelerimize…

 Güven SERİN 

   

 

 


2 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Ben o atların sahiplerinin vicdanına şaşıyorum. "Sahip" yazarken bile tuhaf hissettim aslında. Yahu arkadaşın o senin, koskocaman bir can. Hadi her şeyi geçtim, bir de işin için kullanıyorsun ki bu bile ona iyi bakmanı gerektirir. Kesinlikle o hayvanın o adamın elinden alınması lâzım.

GÜVEN SERİN dedi ki...


İstisna olarak iyi bakanlar var.Görünen o ki,büyük çoğunluğu nasıl desem insan vicdanından yoksun...At ölüne kurtuluyor,özgürlüğüne kavuşuyor.Şehir içlerinde azalsalar da,kalanlar bile hüznün,insanın acımasız öyküsünü anlatıyor.Duyarlılığınız için teşekkürler...