4 Ocak 2022 Salı

YEDİ KAPILI TEB ŞEHRİNİ KURAN KİM?

 

İnternet


                       YEDİ KAPILI TEB ŞEHRİNİ KURAN KİM?

     

  Öyle görünüyor ki dünyadaki adalet dengesi ve seçimi adil olmadığı, yoksulluk ile zenginlik arasındaki o büyük uçurumlar kaldığı sürece sanat da hep yaşayacak… Sanatın özüyle beslenenlerin biricik amacıdır; ezilenin, dışlananın, sesini çıkarmayanın yanında-yakınında olmak…

   Brectht’in “ Okumuş Bir İşçi Soruyor “ şiiri, insanlığın var oluş sürecinden beri var olan saf gerçeklerin altını çiziyor; şiirin eşsiz tatları, tuzlarıyla…

   “Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?

Kitaplar yalnız kralların adını yazar.

Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?”

   Dünyanın ilgisini çeken, Dünya Miras listesine giren o muhteşem yapıların arka bahçesine; tarihin, bilimin zarif işçiliği ile girince ortaya ne çıkıyor sizce?

   Teb şehri, kim bilir kaç yüz, bin yıl önce yaşamış uygarlıkların bitmemiş, devasa kalıntıları üzerine kurulan o muhteşem şehir; diğer büyük yapılar, şehirler gibi onları da kuranlar; yapı ustaları, yapı işçileri…

   Boşuna didinmiyor şair boyuna yıkılan ve yeniden yapı ustaları, yapı işçileri tarafından ayağa kaldırılan Babil için;

 “ Birde Babil varmış boyuna yıkılan,

Kim yapmış Babil’i her seferinde?

Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar?”

   Tam da buraya getirmek istiyordum sözümü. Yapı işçilerine. Mısır Kralları-Firavunları devrinde yapılan büyük tapınakların bir tanesinin yakınlarında 5 bin işçinin gömülü olduğu mezarlık bulundu. Tarihçiler, bilim insanları binlerce yıl önceye uzanan mezarlığı ve orada gömülü olan ölü bedenlerin kemiklerini incelediğinde daha da şardılar.Niçin mi? Mezarlıkta gömülü olanların neredeyse tamamı; 8 ile 25 yaş arası çocuklardan,genç insanlardan oluşuyordu.

   Niçin genç yaşta ölmüşlerdi acaba? Şairin sorusuyla cevap arayalım;

 “ Ne oldular dersin duvarcılar

Çin Seddi bitince?”

   Tıpkı, görkemli Mısır yapılarının işçilerinin başına gelenler, Çin Seddi işçilerinin, ustalarının da gelmiş olmalı! Gencecik yaşlarda, hatta çocuk zamanlarında, ağır yükler, yetersiz beslenme ve barınmalar sonucu; en çok yaşayanı, yani en yaşlısı 25 yaşına kadar yaşayabildi…

   Bugünün dünyasında, Okumuş Bir İşçi sormuş olsa; AÇLIK, YOKSULLUK sınırı nedir? Tam manasıyla cevap veren olabilir mi? Ve yine sorsa, tıpkı ABD’li gazetecinin sorusunda olduğu gibi;

   “ Afrika’nın yerin yedi kat altından toprağın bağrını deşip çıkarttığınız elmasları, yine yerin yedi kat altındaki kasalarınızda saklıyorsunuz! Niçin?”

   Bu sorunun erdemi, inceliği ancak yarı derviş, yarı filozof birisi tarafından anlaşılır ve okuna bilinir. Bir de sanatın özüyle mayalanmış sanatçılar kendi eserleriyle savunurlar; binlerce yıldır yaşanan DEHŞET derece adaletsiz olan bu uygulamalara tam manasıyla ses çıkartmayan bütün ahlakçılara, hukukçulara, siyasetçilere, askerlere ve başları eğik halklara karşı…

   Tekirdağ Süleymanpaşa sahilinde 2017 yılında girdiği yarışmada ödül alan Kostarikalı sanatçı tarafından yapılan bir heykel var. Sanatçı Uluses Jımenez, eserine; “ Barış Şarkısı” ismini vermiş. Müziğin birleştirici özelliklerinden yola çıkarak…

   Düşünce ne kadar duru ve saf sanat adına… Bir yandan da fazlasıyla doğru… Eksik bir parça ise insanlık durduğu sürece tamamlanamayacak gibi; “ Yeterince adalet…”

   Şair bir türlü durmuyor durulmuyor;

 “ Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!

Kimlerdir acaba bu anıları diken?

 İşte bir sürü olay sana.

Ve bir sürü soru.”

 Güven SERİN 

 

 


Hiç yorum yok: