10 Mart 2020 Salı

KUŞ SESLERİYLE DOLU KARAAĞAÇLAR






                              KUŞ SESLERİYLE DOLU KARAAĞAÇLAR





 Günümüzden kırk yıl önce Trakya’nın meşhur meşelikleri gibi, kuş sesleriyle dolu büyük ulu karaağaçları vardı.

  Latin şair, günümüzden 2050 yıl önce yaşadığı topraklarda huzur bulduğu karaağaçlardan söz eder; “Kuş sesleriyle dolu karaağaçlar bütün ihtişamlarıyla yükselmekte idiler. Bu ağaçlar eskiden olduğu gibi şimdi de yalnızlığın ve huzurun koruyucusuydu.”

  Yıllardır karaağaçları göremiyorum. Halk arasında bir söylenti öteden beri; “ Televizyon vericileri-sinyalleri bu ağaçları kuruttu” diye bir söylenti dolaşır durur. Durmayan bir şey varsa, zamanın çok hızla akıp gittiği…

    Zaman nehri akıp giderken, uygar memleketlerin insanları boş durmuyor. Tarihlerinin, anılarının, geçmişle bağlarının kopmaması için her türlü çalışmayı yapıp, geçmişlerinin kayıp kıtalar gibi, kayıp kütüphaneler gibi kaybolmaması için bilgi, görgü ve iş üretiyorlar.

  Karaağaçlarımız, kırk yıl içerisinde yok olup gittiler. Üzüm bağlarımızın yok oluşunu biliyoruz; tekrar söylemeye, yazmaya gerek yok. Köy Enstitülerimiz, tütün tarlalarımızın da, köylerimizin de, koy okullarımızın da yok oluşunu biliyoruz. Tıpkı onlarda, karaağaçlar gibi; yalnızlığın ve huzurun koruyucusu idiler…

  Yıllar önce, şehir merkezinde kuruyan servi, çam ağaçları için Namık Kemal Üniversitesinde ilgili bölümü aramış, yaşlı ağaçlarımızın kuruma nedenleri hakkında bilgileri olup olmadığını sorduğumda Üniversitenin ilgili çalışanı şu ibretialem cevabını vermişti;

“ Niçin ağaçlarla bu kadar ilgilisiniz? Neden ay çiçekleriyle ilgilenmiyorsunuz?” Sorunun garipliğine mi yanalım; Üniversite gibi bilginin, bilimin, aydınlanmanın, merakın peşinden koşması gereken insanların zavallılığına mı yanalım?

  En iyisi sözü ve sazı 2050 yıl önce yaşamış, Dante ile İlahi Komedya yolculuğuna çıkmış Latin şaire bırakayım;

 “ Bunlar, ezgi olup çıkmış ölümsüzlük anlarıydı. Ölümün karşısında simgeye dönüşen gerçeklikti. Bağışlanmanın en ender anlarıydı. Mutlak anlamda özgürlüğün en ender anlarıydı ve ölümün en gerçek yüzünün olduğu gibi göründüğü anlardı. Hayatın kendisinin alaca karanlıktan kurtarılmış anlarıydı.”

  Karaağaçlar çok önceleri yok oldu. Yok, oluşunun bilimsel sebepleri kimseleri ilgilendirmedi. Yok, olan, uçsuz bucaksız köy kokuları, köy komşulukları, köy peynirleri, ekmekleri gibi; çobanlığın, samanın ithal edileceği gibi hiç kimse bu yok oluşların ithalatıyla gereken huzuru bulamayacağı anlaşılmıştır. Yok, oluş çılgınlığına büyük bir teslimiyeti değerli bir erdem gibi sunmuş olan bazı cahil yöneticilerin kurbanı olmuş, yok oluş nehrinde hiçbir anımızın, hatıramızı peşinde koşamayacağı-mızın sancısı çok büyük…


Güven Serin

6 yorum:

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Hakikaten hiç dikkat etmemiştim ama yazını okuyunca o ağaçlardan bende görmüyorum arıtk.

Zeugma dedi ki...

Daha yeni öğrendim ben de. Edirne'ye giderken "Eskiden buralar karaağaçlarla doluydu. Tek tük kaldılar, hızla yok oluyorlar" deyip arazileri gösterdiler. Çok üzüldüm. Böyle bir çağda nasıl olur da çaresi bulunamıyordu bu yok oluşun. Belli ki öyle olsun isteniyordu. Ne desek boş. İnsanoğlu canavardan farkı kalmadı. Kim bilir hangi çıkarlara hizmet edecek bu şekilde. Bu türevlerin kökleri kazınsın tez zamanda, kendikeri yok olsun dilerim.
Teşekkürler güven Bey. Kaleminiz dert görmesin...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydınlar Beyda;gerçekten de özleniyor o ulu,huzur verici Karaağaçlar

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydınlar Zeugma;bir kemanın içtenlikle,bu yok oluşu anlatışı gibi;doğa,her daim kendi savaşını verir ve kazanır ama;nice nesil,kaybettiği zenginliğin farkına bile varmadan çekip gider;hiçbir şey anlamadım dediği bu dünyadan.Halbuki sadece Karaağaçlar,Ilgınlar,Meşeler,Çınarlar anlaşılsa,anlama gayreti gösterseler;ne çok dize,öykü çıkar ortaya;bizi yeşerten koruyucu güçler,ilaçlar bunlar...

deeptone dedi ki...

aaa yani hiç mi kalmadı, foto eski mii.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Maalesef Deep,benim çevremde görebileceğim,kuşların mutluluk şarkıları söylediği bir Karaağaç yok;üzgünüm...