9 Ocak 2020 Perşembe

İNSANCILLIK RUHU...


Kamera; Güven
BİZİM SİLO (YILLAR ÖNCE...)



Kamera; Güven   BİZİM SİLO
TEKİRDAĞ

                                         İNSANCILLIK RUHU


  Hümanizma için dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in o günün imkânlarıyla Türkçeye çevirdikleri dünya klasiklerinin ilk yaprağında, Bakan Hasan Ali Yücel’in şu sözleri bulunur;

  “ Hümanizma ruhunun ilk anlayışı ve duyuş merhalesi, insanın varlığının en somut (müşahhas ) şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar.”

  Fransa edebiyatından o günün şartlarında günümüze aktarılan yazarlardan birisi de Honore De Balzac’dır. Balzac’ın Mutlak Peşinde eseri de bir başka insancıllık örneğinin karşılığı olarak, Madam Delannoy’a adanmıştır. Günümüzden 180 yıl önce bu eserin başlığında Balzac’ın şu satırlarını paylaşmak isterim;

“ Madam, umarım Tanrı bu yapıtı benden uzun ömürlü kılar. Böylece size karşı duyduğum-ve bana gösterdiğiniz o,”Ana “sevgisine benzer sevgiden aşağı kalmayacağını umduğum-gönül borcu, duygularımız içinde önceden biçilen vadenin ötesinde ve varlığını sürdürür. Eğer yüreğin ömrünün, yapıtlarımızın yaşamıyla uzadığını kesin olarak bilseydik, bu yüce ayrıcalık, ona erişme tutkusuna kapılmış insanların bu uğurdu çektiği tüm sıkıntıları unutturmaya yeterdi. Öyleyse yeniliyorum: Umarım dileğimi yerine getirir Tanrı! “

   Bir esere dâhil olmak ve bir sanatçının sevgisini kazanmış olmak; edebi anlatma bir başka yolun yolcusu olmaya koyulmak anlamını da taşıyor. Bizim varlığımızı oluşturan ömrün sonu gelse bile, eseri oluşturan sanatçının yakarışı, ebedi bir sevgi ve hatırlayıştan başka bir şey değildir… Eğer ruhlar diyarı diye bir yer varsa, tekrarlanan bu yakarış, bizlerin eliyle de evrene bırakılmaya devam etmesinin en güzel karşılığı, bu canlıların yaşamlarındaki sevginin ödülü olarak evrene bırakılmaya devam ediliyor.

  Zamanlar arası gezimi bugüne taşımak istiyorum. Bir başka insancıllık-hümanizma peşinde koşan, icatlarda bulunan bir kadından; Canan Dağdeviren’den söz etmek istiyorum. Fizik okumak istediğinde “ Bu işi yapapazsın; fizik erkek işi diyenlerin karşısında durup, yoluna devam etmiş bir insan Canan Dağdeviren…

 Canan Dağdeviren; Türk bilim insanı olmanın yanında, ABD’deki Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi üyeliğine seçilen ilk Türk bilim insanıdır. Kendisinden söz edilmesinin sebebi ise icatlarıdır.

  Ruhunu ve bedenini kaplayan hümanizma ve bilim sevgisi;28 yaşında hiç bitmeyen kalp pilini icat etmesiyle dikkatleri çekti. Kalp pili icat etmesinin ana sebebi; hiç tanımadığı dedesinin kalp krizinden ölmesi ve onda oluşmuş dinmeyen dede sevgisinin de bir parçası ve aynı zamanda başka insanların dedelerinin, babalarının, ninelerinin, annelerinin de erken yaşlarda ölmemesi üzerine mayalanmıştır. ALS hastası Stephen Hawking ile tanıştıktan sonra Parkinson hastalarının hayatını kolaylaştıracak bir beyin iğnesi yaptı.(Parkinson’la mücadelede kullanılan ilaçların direkt olarak beyne enjekte edilmesini sağlayan bu iğne, hastaların koordinasyon bozukluklarının tedavisinde kullanılacak. Teyzesini meme kanserinden kaybetmeden önce teyzesine bir söz verdi; “Elektronik sutyen yapacağım” En ufak hücre bozulması gözlemlendiğinde sutyen uyarı verebilecek…

  İnsancıllık böyle bir şey! Hangi dalda-meslekte yer bulursa bulsun, almak istediği yol; ticaretten çok öte giden, uçsuz bucaksızlığa uzanan bir yoldur. Bazen avukat, bazen doktor, kimi zaman; yazar ve şair olarak karşımıza çıkar… Her mesleğe sızmış, evrimin ve evrenin bir parçası olmuştur. Çok cahil, çok geri kalmış insanlar veya topluluklar dediğimiz yerlerde bile fazlasıyla bulunur; hümanizma…

    Hele bir de, bilimle, edebiyatla, sanatla, felsefeyle beslenmeye görsün; zamanlar, kıtalar, diller, dinler, milletler arasına kök salmanın yüksek onurunu, şanlı neşesini yaşar ve yaşatır…

Güven SERİN 







6 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Bazen düşünürüm; bilmemiz gereken ne çok ismi bilmiyoruz. Adsız kahramanları tanımıyor, öğrenmek için de bir çaba harcamıyoruz. Örneğin Canan Dağdeviren gibi. Toplumsal bir ayıbımız tabii.
İnsanlık örneği sergileyen onca güzel insanın adını bile bilmiyoruz. Avustralya yangınında kurtarılabilen canlıların fotoğrafları sergileniyor. Kurtarıcıları kameralara poz vermiyorlar, kendilerini sergilemiyorlar. Doğallar, yaptıkları işin dışında dünya umurlarında değil.
Güzel bir yazıydı.-Düşündürdü, duygulandırdı her zamanki gibi-
Emeğinize sağlık.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Makbule Öğretmenim;teşekkürler...Sürekli takdire,alkışa ihtiyaç duymak;ne büyük bir felaket;keşke ,yoksulluk diyebilseydim,hiç olmazsa başkalarını alkışlarken başka duygular içinde olur gülümserdiler...

Zeugma dedi ki...

Kötülükle beslenenlerin günbegün çoğaldığı bir dünyada insan olmak ayrı bir sanat vesselam. ''İnsaniyet'' duygusu ilimle, sanatla yoğrulduğunda dertlere deva, ruhlara şifa. Zihninize sağlık Güven Bey.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkür ederim Zeugma;sözcükler insan bünyesi gibi yaşayan organlara dönüşüyor;sözcükler,bizlerin;insanlığın sığınakları ve yaşam kanalları...

deeptone dedi ki...

dağdeviren, bilmiyordum, ne güzeel :) balzak, tolstoyla birlikte en sevdiğim iki klaik yazardan biri :) bu eserini bilmiyodum. not aldım. thanx :)

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkürler Deep;edebi dünya,sonsuza meyilli;galaksiler ve evren gibi;hiç durmuyor a bire genişliyor...