6 Mayıs 2019 Pazartesi

TOLSTOY KRAL LEAR'A ÖFKELİDİR





                             TOLSTOY KRAL LEAR’E ÖFKELİDİR


  Bunu iddia eden ben değilim. Batı Kanonu yazarlarından Harold Bloom’un tespitlerinden ve bu iddianın peşine takılmış birisi olarak yazıyorum.

   Acaba niçin? Tolstoy, Kral Lear’in üzerinden Shakespeare’yi aşağılamak istemiş olabilir mi? Bakacağız!

  Kral Lear,Shakespeare’nin yazmış olduğu tiyatro oyunlarından sadece birisidir. Üç kızı olan Kral’ın, yaşlılık zamanında krallığını üç kızı arasında paylaştırmak istemesiyle hikâyemiz de başlar.

  Kral Lear, üç kızını yanına çağırtır. Artık yaşlandığını ileri sürer. Krallığını üç kızının yanında, üç genç insanın yönetmesini ve ölümü ardından çeyiz kavgası yüzünden krallığının perişanlığını önlemektir amacı.

  Shakespeare’nin önemli karakterlerinden sadece birisi olan Kral Lear, kızlarına, o bildik soruyu sorar; “Hanginizin bana olan sevgisi daha fazla?” Kızlarının göstereceği fazilet, yani sevgi sunumu için, daha fazla miras vereceğini söyler.

  İlk önce büyük kızı, Goneril’e sorar;”Kızım konuş bakalım?” Goneril, zorlamanın zoraki konuşmasını gölgelere sığınarak ve güçlü bir şekilde yapar; “Babacığım, sizi, kelimelerin tesirinden, gözle görünenden, saygıdan ve mesafeden, zengin ve ender sayılacak her şeyden bile çok seviyorum.”

  Büyük kız Goneril, sayar da sayar! Artık bunamaya başlayan Kralın duymak istediği sözler bunlardır. Hemen hemen her evde, olanlar gibi; her daim, süslü sözlere muhtaç insanlık!

  Kral Lear,Goneril’in konuşmasından çok hoşlanır.Elinin altında bulunan krallığının haritasından,çok önemli bir bölümü büyük kızına verdiğini söyler.Harita işaretlenir.

  Sıra ikinci kızına; Regan’a gelir. Kral aynı soruyu ona da sorar. Konuş kızım! Regan; “ Kız kardeşimle aynı taraftayım! Onunla aynı değerleri paylaşıyorum. Siz, majestelerine olan sevgim sonsuzdur.” Der. Kral Lear’ın yüzü yine gülümser. Elinin altındaki haritaya tekrar döner. Ona da krallığının büyük bir parçasını, ablasına verdiğinden aşağı kalmayacak bir yeri verir.

   Sıra en küçük kızına gelir. Kral; “Kardeşlerinden farklı olarak ne sunacaksın; konuş” der. Küçük kız; “ Hiçbir şey lordum!” Kral Lear şaşırır. “Hiçlikten hiçlik doğar; tekrar konuş” der.

  “Kahırlar içindeyim ki, kalbimi dilime çekemiyorum babacığım. Sizi tüm bağlılığım içinde seviyorum majesteleri; ne az, ne çok!” küçük kız Cordelia böyle der. Kral, hiç memnun kalmaz. Övgüler, düzgüleri bekliyordur; şaşkındır.

  Kral Lear Cordelia’ya daha şefkatle ve uyarcı sözlerle yaklaşır; “ Canım, sözlerini biraz düzelt ki, servetimin tadını kaçırma yasın!”

  Küçük kızı, olduğu gibi, en içten en samimi dille, aynı sözleri tekrarlar. Kral Lear’in öfkesi büyüktür. Fırtınaya dönüşür. Küçük kızı Cordelia’yı mirasından mahrum bırakır. Öfke büyüktür; bir kez daha, büyülü sözlerin altında hilebazlık kazanmıştır.

  Tolstoy, Kral Lear’ın öfkesine mi kızar? Yoksa samimiyeti, barışçıl olanı görmeyişine mi? Yoksa Shakespeare’nin edebiyat alanında yarattığı o büyük krallığa mı?

  Laf aramızda dostlar, Harold Bloom’un tespitleri, Lear’a kızan Tolstoy’un son zamanlarında Kral Lear gibi yaşadığı üzerinedir. Bu kadar öfke, telaş, aşağılama kendi kaderinin kapısına kadar ve Kral Lear’la aynı kaderi paylaşma anlamına mı geliyor?

  Sırf bu yüzden, yaşamımdan geriye kalan yarım yüzyıl içerisinde kendi öfkelerim değerlendirdiğimde de bunu görüyor buluyorum. O büyük krallığın öfkelerini, paylaşımlarını yapmak istemeyen bir öfke krallığı var mıdır? İnsanın, evrimsel sürecinde büyük ilkellik, hayvani içgüdüler hep peşimizde.

  Öfke krallığından kurtulmamın, onun zincirlerini çözmemin en büyük yardımcıları, edebi, sosyal dünyadır. Yazmanın okumak, okumanın yazmak kadar gerçek, sonsuz olduğu çok boyutlu bir dünya… Bugüne kadar pes etmediysem, bunun sebebi budur; bu eşsiz, büyülü ormanlarda dolaşmak; kimi bir çoban kılığı içinde, kimi gezgin; sıradanlığın özgürlüğü, mülkiyetsizliğin ağırlıksız olanı budur…

   Tolstoy, kendi zamanından çok önce yaşamış ve halen yaşadığını sandığı Shakespeare’ye kudur-muşçasına saldırır. Niçin? O da, Kral Lear gibi yaşlandığı, krallığını yönetmekten korktuğu için mi?

  Perde kapanmadan önce bir ses duyulur; “ Gerçekten öldü!”  ve bir ses daha; “ Daha uzun yaşamalıyız!”

   Shakespeare ve Tolstoy; insanlığın peşinden her daim gidecekler. Hatta zaman zaman önüne geçip; seslenecekler; “ Doğa, sen benim TANRIÇAM SIN!”

Güven Serin 

 

2 yorum:

deeptone dedi ki...

şekspir boşuna en büyük değil yaniii. tolstoyu bile kışkırtmış hihihi :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Daha nicelerini:)) Sigmund Freud çıldırmış adeta :)) o Şekspir;büyük deha...