4 Mart 2019 Pazartesi

GANOSLAR'DA ŞENLİK VAR


Kamera; Güven Ganoslar Ardıç Ağacı
Sımsıkı yapışmış toprağa


Kamera; Güven HORA FENERİ

Gerçek ile düş arasında çok ince bir çizgi
ah görüldü ah görülecek;ah hissedildi,
ah hissedilecek vaziyette...

Kıyı Emniyet Müdürlüğüne minnetle;
nihayet onarıldı.


Kamera; Güven
Mürefte Yakınları;Karabatak sürüsü
en sevdikleri şey;haylazlık;benim gibi...


MÜRFETE TEPEKÖY
Ben,Yunus Usta,Köy insanı;Hasan Bey,
Bülent


Kamera; Güven Tepeköy Kilise

Dört Hak Din güya;her daim birbirini
alt etmekle meşgul insan ve insancıklar...


Kilise yakınında yaşayan Ümmügül Hanım

Kiliseden daha viran görünüyor;oysa
yaşı;73...Onun da beklentisi,acaba burada
hazine var mı?Komşuda pişer,bize de düşer!
Öyle inandırılmış insanımız;mucize öyle
bekletilmiş;tıpkı yüzyıllarca tanrılara
kurban adayan medeniyetler gibi;beklenti
her daim hiçliğe mahkum...


Kamera; Güven
Tepeköy yakınlarında ki Meşe Ağaçları
Arkalarında zeytinlikler,önlerinde deniz ve
adalar;gel gör ki bir rüya gibi geçer gider
insanlar nice hazine peşinde...


Kamera; Güven
Tepeköy Yakınlarında bağ

Bir başkasının,yabancının bağı,Yunus Usta
dayanamadı;budaması gereken küçük bağı
kaşla göz arasında budadı. Bülent ise figüranlık
yaptı.Marifetli insanların yaşamdan
aldığı haz;çoğunluk karşılık beklemez...


Kamera; Bülent
Tepeköy Yakınları;gündüz kampları gece kampı gibi
olmasa da,bir ateş muhakkak yakılıyor. Bir de manzaraya
tabi bir tepe...Mülkiyeti tüm evrene ait olan bu yerlerde
mülkiyetsiz,tapusuz sevmek;bir yudum şarap ile
kutsanma törenine katılmak;hiçbir din adamının
onayını beklemeden;mucizevi bir şey...


Kamera; Güven
Mürefte Yakınları;zeytinlikler ve deniz...


                                          GANOSLAR’DA ŞENLİK VAR



  Halk takvimine göre, havaya, suya düşen cemrelerden sonra toprağa düştü düşecek olan cemrenin ayak sesleriyle birlikte doğa da uyanmış. İnsanımız, insanlar olduğu gibi Kumbağ, Yeniköy, Uçmakdere yeşilliklerine uzanmış.

  İşin ilginç yanı, bu bölgelerde kış, giderayak kışlığını da yapmış. Kumbağa’dan Yeniköy’e uzanan yolların, tepelerin, yamaçların kenarında; yer yer, yarım ile bir metre kar yığınakları var. Bir taraftan yüce beyazlık, ağır ağır toprağa süzülen hayat kaynağı, bir taraftan gün yeli rüzgârına rağmen doğayı ve insanı ısıtan yüce güneş!

  Aracına atlayan doğanın kucağına koşmuş. Ganoslar-Işıklar Bölgesinde ki imkânların haddi hesabı yok görünse de, en büyük sorun; buralara gelen güzel, mutlu insanlar tarafından inanılmaz bir şekilde kirletilmesi.

  İnsana dair alınacak en önemli önlem, kirliliktir. Turizmin gelişmesi için de önemli engellerden birisi; kirlilik…

  Orman Müdürlüğünün titiz çalışmaları tepelerde ki yeşil çam ağaçlarının gösteriye dönüşmüş şölenleriyle ispata gerek görülmeyen bir panorama… Güzelliklerin ardı arkası kesilmiyor; her dönemeç, ayrı bir şölen; beyaz karların, yeşille kavuşumu, sevdası ve sevişmesi…

  Yeniköy’e yaklaşırken, karşıki tepede görünen köyün yalnızlığı, köy politikalarının yanlışlığını çok güzel anlatıyor. Burada ki insanların niçin terk edip gittiğini anlatacak bir tane inançlı, aklı başında bir açıklama yoktur. Yeniköy kar ve yeşil ile destansı bir sessizlik içinde her zaman olduğu gibi kendi çağrısını yapıyor.

  Uçmakdere kendi zamanının uyanışı, kıpırtıları ve neşesi içinde; turizmin kıpırtılarını hisseden esnaf, yöre insanı bin bir telaşı, heyecanı işletmelerine yansıtmışlar. Her geçen gün gelişme, tatlı bir rekabet içindeler. Marifetleri bir yana, işletmelerinde ki temizlik, birbirinden daha büyük olsun düşüncesiyle gösterişli tabelaları, ustalıklarının önüne geçmiş derecede.

  Ganoslar Diyarında Şenlik Var. Baharın, yeşilin, dönüşümün, denizin; ardıçların, katırtırnakları, ıhlamurların, adaçaylarının şenliği… Bu şenliğe çok fazla görmediğim yırtıcı kuşlar; doğanlar, şahinler de katılmış. Hava akımlarını kanatlarıyla yoklayan, yönlendiren, kimi süzülüş, kimi olduğu yerde bir uçurtma gibi sessizce duran yörenin kuşları.

  İlk durak; Hoşköy HORA FENERİ. 2018 yılı içerisinde Kıyı Emniyet Müdürlüğü tarafından onarılan Hora Feneri; şairleri, yazarları bekler gibi ona gelecek güzel insanları bekliyor. Fener onarılmış onarılmasına ama turizme açılma zamanını tel örgülerinin içinde bekliyor.

  Nice zamandır Hora Feneri ile başlayan dostluk, neredeyse birbirimizi anlama, dinleme aşamasına geldi. Bu dostluğa katılan iki arkadaşım; Yunus Çakır ve Bülent Yorulmaz da bu kaplatışları, nefes alışları duyan değerli insanlar.

 Hora Feneri’nin neşesi yerine gelmiş. Tepesine kurulmuş vaziyette; kar beyazlığında, Fransız işçiliğinin Türk insanına emanetinin iki yüzüncü yaşını beklemekte. Bir isteği, dileği var bizlerden;”Beni insansız bırakmayın” diyor. Yeterince rüzgârın şarkılarını dinledim. Şimdi insanın, çocukların, neşenin de şarkılarını dinlemeliyim, diye fısıltısı karıştı keşişleme rüzgârının içine.

  Gaziköy,Güzelköy,Hoşköy,Mürefte;kısacası yöre insanlarının çoğunluğu doğaya;tarla ve bahçelerine gelmişler. Zeytin fidanları budanıyor; ortaya çıkan çalı çırpı temizleniyor, tel örgüler onarılıyor. Doğa ile birlikte insan da kendine düşeni yapıyor.

 Yol yordam sorduk; Tepeköy’ün yolunu öğrendik. Tabelası olmayan yollardan; sağa ve sola zeytin bahçelerinin olduğu tepelere doğru yöneldik. Tabiatla birlikte yeşilin her tonu; zeytin ağaçlarının insan üzerinde ki olumlu, yatıştırıcı, huzur verici etkisini hissettik.

  Ganoslar-Işıklar Bölgesi Tekirdağ insanı, ülke insanı için yüce yaratıcının ayrı bir hediyesi olmalı! Deniz ve adalar; ışığın dansı, her an değişen pırıltısı eşliğinde, büyük tonajlı yük gemilerine eşlik ediyorlar.

  Yörede ki insanların büyük çoğunluğu Türk insanının büyük çoğunluğu gibi; hayali bir zenginlik peşinde! Buralarda bir düş var; “ Define Bulmak!” Ne yazık ki en büyük define bir türlü fark edilemeden boşaldı birçok köy, kasaba…

  Zeytin, Üzüm, İpekböceği, Adaçayı, Ihlamur; bu bölgenin definesi olsa da, yanlış politikalar, beceriksiz idareciler ve kolay pes eden çiftçiler tarafından bir yenilgiye dönüştürüldü.

  Zafer, kaçmayanların, korkmayanların ve yenilikçilerin olacağı bellidir. Kolaya herkes gider. Mesele; zor olana; Ganoslar gibi rüzgârın, doğa şartlarının her çeşidine göğüs germek lazım…

  Hoşköy de Tepeköy’ün adresini sorduğumuz gencin bize yaklaşımı; “ Ağabey define arıyorsanız ben de anlarım o işlerden. Adam lazımsa gelirim.”

  Tepeköy’ü sormamız, define arayıcı rolüne bürünmemize neden oldu. Bu gibi karşılaşmalar kim bilir ne kadar fazla oluyor ki, gelen yabancıların neredeyse tamamına defineci gözüyle bakılıyor. Hoşköy’de ki genç adam bizden ayrılırken son uyarıyı da yaptı;” Tepeköy’de viran kiliseyi görmeye gidecekseniz, orada bir deli var, dikkat edin. Hemen şikâyet ediyor.”

  Bol rüzgârlı, Gün Doğusunun çalım sattığı Tepeköy’e ulaştık. Suyu da rüzgârı gibi bol! Havası ve ışığı, insanın iliklerine kadar işliyor. Viran Kiliseye gideceğimizi anlayan birkaç aylak Tepeköy insanı; hemen define işinden söz etti. Hasan isimli bir kişi cebinde ki el çizimi bir haritayı uzattı bana. Kayıtsız kaldığımı görünce şaşırdı. Anladığım kadarıyla kolay yoldan para kazanmak, harita karşılığında bir şeyler bekleme içindeydi. Zararsız bir beklenti…

  Kilisenin dört duvarı küçük bir kitabesi duruyor. Bugüne kadar yok sayılmış. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi turizm politikası içinde olan Tepeköy, Kilise ve eski haline getirilmeyi bekleyen çeşme… Kilisenin yakınlarında yaşayan Ümmügül Hanım da beklentisi; kilise civarında hazine olup olmadığı üzerine…

  Onların hazinelerine, beklentilerine her zaman olduğu gibi, içimden, ilikler imden, genlerimden gelen evrensel gülümseme ile cevap verdim. En büyük hazine o ana tanıklık ettiğimizin farkında olmak. Bize ait olan bütün duyu organların farkında olmak, şanstan öte, bir mucizevî zenginlik; hazine…

 Güven Serin 

















2 yorum:

deeptone dedi ki...

keyiflendim vallaa :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



Yarasın Deep:))