20 Aralık 2018 Perşembe

GÜVEN SERİN,BU DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR?




GÜVEN SERİN, BU DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR?
----------------------------------------------------------------------

 Hareketli pasajlardan birisidir atölye olarak kullandığım küçük dükkânın bulunduğu Hüseyin Pehlivan Pasajı. Onu hareketli kılan şeyler birkaç iş yeri ve elektrik faturalarının ödeme veznelerinin bulunuyor oluşundandır.

 Emekli bir öğretmen arkadaş; kendince yarı şaka, yarı ciddi; fatura ödemek için salondan geçerken, pasajın duyacağı şekilde bağırdı;

“ Güven Serin, bu değirmenin suyu nereden geliyor?” Faturasını ödeyip atölyeme gelir gelmez; gazeteden kaç para aldığımı sordu. Hiç! Gönüllü yazıyorum, dediğinde, söyleyecek çok şeyi varmışçasına; o zaman; bu değirmen, sular; hatırlatıldı…

 Başka şeylere; olmayacak şeylere ne çok para bulup, ne çok zaman harcarız da, söz konusu yaşadığımız yerler olunca ve üstelik dünyayı daha iyi kılacak olan yazın hayatına destek vermek, yeterince anlamlı bulunup takdir edilmez…

 Bana bu soruyu soran emekli bir öğretmen. Kendisi de sosyal hayatın içinde olup, şehre katkı vermeye çalışanlardan… Belki de değirmenin suyunu sorarken, kendisi de o sudan faydalanmayı düşündü…

 Kim bilir kaç insan da bu soruyu sordu bugüne kadar. Zor iş; gönüllü olmak! Tıpkı Kurtuluş Savaşının gönüllüleri gibi…

  Sokrates nasıl zamanında anlaşılmak yerine idama zorlandıysa, o da gönüllü sarıldıysa baldıran zehri dolu tasa; dedemin meyhane hayatına, babamın siyasete kurban gidişine duyduğum saygı kadar; saygı ve sevgiyle bağlıyım yazın hayatının manevi sarılışına.

 Kentler, ülkeler; sanayicileri, yöneticileriyle bir noktaya kadar tanınabilir, anıla bilinirler. Sanata adanmış, şairleri, ressamları, yazarları tarafından ise; sonsuzu göğüsleyecek bir ödül; karne veya zamanlar ötesine geçiş belgesi almayı hak kazanırlar.

 Bu işin özü; insanı, doğayı, yaşadın yeri sevip, kendini bu dünyaya borçlu saymak… Bir de hatırlatmak isterim; yazın dünyası şifa kaynaklarıyla dolup taşar. Yüzmesini, yıkanmasını, yeme ve içmesini bilene; o kadar çok lezzetli şey var ki; her daim diri ve mutlusunuzdur; içinizde fırtınalar koparken, yoksulluğunuz dip yapmışken dahi; mülkiyetsizliğinizi, düşlerle dengelersiniz.

 Bu yüzdendir Homeros Destanının ölmezliği; Truva’nın küllerinin merak edilişi, Helen’in ve Paris’in hikâyesi; bu yüzden kıt ve değerlidir; çünkü edebiyatın, mitolojinin ve felsefenin eliyle, sanatçının soluğu ve yıldız tozları karışmıştır hamurlarına…

 Yaşadığım sürece kim bilir daha kaç kişi seslenecek bana; Güven Serin, bu değirmenin suyu nereden geliyor? Şaşırmak isterim bazılarını! Örtülü ödenekten yardım alıyorum, desem; kim bilir ne çok merak tetiklemiş olurum!

 Bu sefer de; acaba kaç para?


Güven Serin 

4 yorum:

yusufsezgin dedi ki...

Değirmenin suyu dereden gelir. Değirmenin kenarında su yoksa oraya değirmen yapmanın bir anlamı yok. Önemli olan değirmeni kurduktan sonra buğday öğütüp un haline getirebilmektir. Yoksa değirmenin çarkı dönsün dursun öğütmedikten sonra. Tuhafıma emekli öğretmenin değirmenin suyunun nereden geldiğini sorması

GÜVEN SERİN dedi ki...


Yaşadıkça öğreneceğimiz ne çok şey var;durağan halde ki insanlığın ürettiği bataklıkları,akış,öğrenim halde ki insanın yaptıkları güzellikleri,faydaları görme ve anlama biçimleri;teşekkürler Yusuf Sezgin..

deeptone dedi ki...

meyhane siyaset yazmak. aman seen kurban gitcek şeyler yazmaaa :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Peki;Teşekkürler Deep...