8 Kasım 2018 Perşembe

ALİ ve NİNO ANITI


İnternet..



Kamera, Güven BATUM

                                                      ALİ ve NİNO ANITI


  Onlarla; Yani Batum’da bulunan bu anıtla, daha çok yeni oldu karşılaşmam. Bir gece vakti; Batum’un gün içinde gezdiğim doğası, dağları, vadileri aklımdan, burnumdan henüz düşmemişken bir kenara; Karadeniz’in kenarında kurulu bu güzel şehrin mekânları arasında, o parktan diğerine gezerken buluştuk… Törensel bir kavuşum ve ayrılık; gecenin güne kayışı kadar gerçek ve görünür…

 Ağır ağır birleşip ayrılıyorlar. Bir duraksama yok; yaşamın sürece gibi; birbirine geliş, bekleme özlemleri yaşanırken, sonra; ayrılık sürece başlıyor.

  Gürcü sanatçı Tamar Kvesitadze tarafından düşünülüp tasarlanan ve hayata geçirilen bu heykelin doğumu; edebiyatın sayfalarında başlar. Sonra sinemaya ve derken; bir başka sanat olayına; anıt heykele dönüşür. Hiçbir zaman duraksamadan hareket eden; birleşme anı yaşanırken ayrılığa doğru yol alan hüzünlü, anlamlı saygı duyulacak bir eser.

  Gezip gördükçe, dinleyin öğrendikçe, tüm yaşamım boyunca bir arpa boy yol alışımın karşılığını sarhoş bir bedenin ürpertici algısıyla kabul ediyorum. Yetmez bu ömürler bize; yetişemeyiz öğretilerin sonsuz gücüne.

 Yıldız tozlarının savrula savrula bir gezegen icat etmeleri ve bizi var eden bir yaratıcının becerisi; bize biçilen kısa bir ömrün kaldıramayacağı kadar çok hüner gizli gezegen ve evrende.

 Bazen sanatçı eliyle ortaya çıkıyorlar. Belki de çok azıcık olan tarafı! Ali ve Nino’nin hikâyesi de böyle bir şey… Azerbaycanlı Ali Han ile Gürcü kız Nino’nin edebiyat, sinema ve heykel sanatıyla yazılan dile getirilen hikâyeleri; bizden sonra da çok ötelere uzanacağı bellidir.

 Bu çalışma ilk bakışta bir aşk hikâyesi gibi görünse de; tarihi hatırlatmada, yaşanan işgal süreçlerinde ortaya çıkan korkunç vahşetleri, yer değiştirmeleri de anlamamızı sağlıyor. Gürcistan’ın, Azerbaycan’ın kendilerine özgü doğasını; insan, kültür tatlarını, renklerini de, müziğiyle birlikte gözler önüne seriyor.

 1914 ile 1920 yılları arasına sıkışan bu dev hikâye; belki de nice yaşanmışlığı temsil eden bir anıt eser; insan denen canlının süreçlerini birkaç saat içinde anlatmaya yetiyor da artıyor bile. Niçin? Diye sorduğunuzda; insanın bitmeyen aç gözlülüğü için; diye alacağımız cevap yüreğimizde otururken bile, kim bilir ne savaş-ölüm planları yapılıyor.

 Lenin; “ Bakü Petrolleri olmadan devrim yapılmaz” demesi; Azerbaycan’ın ve diğer milletlerin esaret sürecini yıllarca ertelese de; insanların değişimi, dönüşümü de bu aralar tekrardan devşirilmiş oldu.

 Bugünün Batum şehrini gezerken, eğitimli insanların söylediği şeyi de yok sayamayız; “ Ruslar; bizleri eğitti; sanatla, ilimle, felsefeyle tanıştırdı.” Demeleri, ayrı bir teselli, anlayış ve kötülüğün iyiliğe dönüşme kabul töreni gibi bir şey…

  Ali ve Nino’nun hikâyesi yazılırken, orada savaş çığlıkları, pusuları yaşanırken; ülkemizde ki puslu havaların dehşetli yüzü da tarihin sayfaları arasında çoktan yerini aldı. Balkan Savaşlarının hemen ardından, Çanakkale Savaşı ve derken; İşgal günlerimiz…

 Ali ve Nino’nun memleketini Ruslar işgal etmişken; bizim memleketimiz ise; birçok milletten askerin işgaliyle karşı karşıyaydı; Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler ve sonrası Yunanlılar…

 Ali Han ve bir avuç vatansever kurtuluşun savaşmaktan geçeceğine inanarak; Ali 24 yaşında; Nino ve kızından ayrı; ülkesi için vazgeçtiği yaşam aşkı…

 Aynı zamanlar ise 1919 Samsun vapuru bir başka savaşçıyı; yüzyılların belki de birkaç hatta daha fazla zamanda bir doğurduğu Mustafa Kemal’i Samsun'a taşıyordu.

 Ali Han, 1920 baharında Rus askerleri tarafından savunma sırasında öldürülürken; aynı zamanda Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu da savunma telaşı, inancı içinde; Türkiye Büyük Millet Meclisini kurmuşlardı. 23 Nisan 1920

 Günümüzden 100 yıl önce ne çok hikâye yazıldı; kanla, canla, inançla, aşkla ve hele, düzenbazlıkla…

 Ali ve Nino; edebiyatın, sinemanın, heykel sanatının öz evlatları olmanın yanında; gerçeğin saf gerçeğin de gerçek karşılığı, doğum ve ölüm sancılarından başka bir şey değildir…

Güven Serin 



4 yorum:

deeptone dedi ki...

aaaa okuyum bu hikayeyi. sevdim :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Filmi de izlemen rica olunur:)) Tarihsel alanları ayrı tutup,koşulları,koşulsuzlukla dengeleyerek Deep:))

Beyaz Yakalı dedi ki...

Bu topraklarda yaşanmış, yarım kalmış ne çok farklı kültür hikayeleri vardır. Hikaye hoşuma gitti.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Hikayeler;edebi dünya ve oradan da sinema,tiyatro,operaya taşındığı vakit;tam manasıyla yaşayan,yaşatan bir şeye dönüşüyor;Ali ve Nino insanlık durduğu sürece duracağa benziyor;çünkü sınavı geçmiş durumda...Teşekkürler Beyaz Yakalı