AŞK CİNSEL BİR
İÇGÜDÜDÜR
-----------------------------------------
Başlığı görüp de kim
bilir ne çok kızacaklar vardır bu tür yazılara. Vay; aşkı ayaklar altına mı
aldın, diye! Aşkı ayakların altına almak kimin haddine?
Kimine göre;
paraşütle atlamak gibi bir şey aşk! Havadayken her şey; güllük gülistanlık,
yere inince, yer çekiminin soylu yükü-yükleri ve hayal kırıklıkları…
Israrla söylüyor bu
konuda aşkın sert kışını, fırtınalarını, baharlarını yaşamış olan kadın; “Kırk
yılda bir gelir; geldiyse başını, sür keyfini…” Susuyor günlerce ve tekrar
konuşuyor; “ Aşk, titretir insanı, bencil kılar” Daha ne çok yaşanmış, nefes alınıp,
acılarla mayalanmış söz-sözcük…
Eğriden doğruya,
eğri büğrü olan yolun yolcusu olan sanatçı, inandığı eğrinin büğrünün peşinden
nasıl ki sonuna kadar koşmuşsa; her insanın kendi hikâyesinin peşinden
koşarken, diğer hikâyelere olan muhtaçlığı; yaşamın; tuzu biberi, soğanı,
salçası olmalı…
Fernando Pessoa,
aşkı, aşkın içindeyken mi, yoksa dışındayken mi kaleme aldı bilinmez! Bilinen
bir şey var, onun bu konuda ki derin yorumu;
“ Aşk cinsel bir içgüdüdür; ama sonuç olarak cinsel
içgüdümüzle değil, bir başka duygunun var olduğunu varsayarak severiz. Ve bu
varsayım da hakikatten başka bir duygudur.
Görünen bir şey var ki;
az olan; kıt olan, imbikten çok az süzülen olan şey değerli… Büyük kara
parçalarına ulaşmak için uçan güvercinin ağzında ki bir yudum çamur, yaşam
çığlığı sayılırken, denizlerin kıyılarına durmadan yürüyen, göç eden insanların
kıyılarla kavuşumu da bir o kadar mucize bir kurtuluş sayılıyor.
Bugün; göklerden bir
ses duyulsa, artık yaşam, faturalı, alınan her soluk; her ay faturaya tabi denilse;
gökyüzünün, yeryüzünün arasında varlığımızın o soluğuna; yani havaya ne kadar
çok şey borçlu olduğumuzu, ödenecek faturaların, bütün doğal gazlardan,
petrollerden, en büyük elmaslardan daha büyük değere, değersiz fikirlerimizin;
yani kendi putları mızın yıkılışına da şahit oluruz diye düşünmeden edemiyorum…
Aşk, kıt olan;
ömürlerden, yüzyıllarca süren genetik mucizenin sezgi, dürtü ve duygularının
keşfinden doğan bir mucize; filozofun tespitiyle; bizi öldürmeyecek acının,daha
da güçlendirecek olma hali…
4 yorum:
Derin konu aşk. "Neyse sevilen ona kavuşamama hali" onlarca tanımlamadan yalnızca bir diğeri olabilir mi?
Belki de insanın en saf halinin karışımı;karşılığıdır...
üç yılmış ömrüsü :)
Üç yılsa pek de iyi.)) 1095 gün;iyi zaman:))
Yorum Gönder