9 Ağustos 2018 Perşembe

MARS GEZEGENİ ve LATİN DANSLARI


Bu kadar çok yakınız uzayda ki komşumuza...



                                               

MARS GEZEGENİ ve LATİN DANSLARI
------------------------------------------------

 Kavramları, bir parça bilgi ve düş gücüyle kavradığımız vakit; dünyanın evrende ki eşsiz güzelliği ve yaşamı var ediciliği karşısında şaşırıyorsunuz. Sanki biraz ağırlıksız hale; ruhun beden içi kıpırtılarına yaklaşma gibi bir şey…

  Son zamanlarda biraz teknoloji ve bir parça merak sayesinde güneş sistemimize ve bu sistemde yer alan dünyanın diğer arkadaşları olan gezegenlere daha fazla zaman ayırıyorum. Temmuz ayı ve Ağustos, onları izleyerek; hatta onların da bizi izlemesiyle yüzleşerek geçti, geçecek…

  Dünyada ki insan sorunları, gökte ki milyarlarca yıldız kadar olmasa da, insan sayımız arttıkça, bu sorunların masumiyeti de azalıyor. Bitmeyen savaşlar, açlıklar, kıtlıklar ve bir tarafta; sefa süren akıllı beyinleri olan kurnaz memleketler…

  Dünyamızın güneş etrafında ki hızı; dünyada hiçbir aletin erişemeyeceği noktada olduğunu bilmek; bu hızda giden bir aracın içinden Marsı izlerken çay içmek, arkadaşlarınızla sohbet etmek bile sıra dışı bir şey…
 
  Algıların gelişip genişlemesi için bilgi, bilim ve bir parça hayal gücü gerekli. Tam da bu zamanda bir yaz akşamı; yan tarafta ki mekânda yaza yakışır Latin müzikleri eşliğinde gençlerin Latin dans gösterileri, deneyimleri ve acemilikleri yaşanırken; Mars, bütün ışıklarıyla Marmara’nın güney tarafından batı tarafına yükselmeye devam ediyor.

 Gezegen haritasına baktığımda; bütün gezegenler neredeyse çıplak gözle görülebilecek durumdalar. Bir saat sonra doğacak ay ve onun batı tarafında göremediğim Uranüs ve Neptün var.

  Marsın 60–70 milyon km yakınımızda oluşu, onun heybetine, ışıksal bir şan katmasıyla gösteriye dönüşüyor. Sadece Mars mı? Yüzümü biraz sağa; güney batıya çevirdiğimde bir başka şölen başlıyor; Satürn 1 milyar km’yi aşan uzaklığa rağmen; ışığını dünyaya kadar ulaştırıyor. Biraz daha batıya baktığımda ise yüce Jüpiter orada; bir ay şıklığında, göz kamaştırıyor.

  Bakışlarımızı güneşin battığı yere getirdiğimizde, bir de kırlık bir yerdeyseniz; şehir ışıklarından uzakta bir yerde; Venüs’ün bütün gezegenlere karşı büyük çalımını görmeniz mümkündür.

 Latin müzikleri ve gençlerin tam olarak Latinler gibi bedenlerini kıvrak hale getiremeseler de dansa dayalı bir sosyalleşmenin başlangıcı inde çok daha iyi yol alacaklarını düşünüyorum.

 Latin müzikleri, denizden gelen esinti, değişen dansların figürleri gibi gezegenlerin dünya sahnesinden izlenmesi; üstelik saatte 110 Bin km hızla giden bir aracın içinden, bakıyor, dinliyor, izliyor oluşumuzun mükemmelliği karşısında afalla mamamız, aynı zamanda bilgiyle harmanlanmış duyarlılıklarımızın azlığını, kıtlığını işaret ediyor.

  Mars’a, Jüpiter’e, Venüs’e, Satürn’e ve Ay’a defalarca baktım. Gökyüzünün ulaşılmazlığını, ulaşılacak olan yerlerini; yakın gelecekte Mars gezegeninde kurulacak olan yaşam kolonisini; bir çeyrek yüzyıl sonra tıpkı benim yaptığım gibi onlar da Mars’ın topraklarından dünyaya bizim yaptığımız gibi, çay ve kahvelerini yudumlayarak bakacaklar.

 Onların bakışında, bizim bakışımızdan bir fark olacak; yabancı oldukları yerden, artık dünya denen maviliğe, yeşilliğe ve tepişerek yarattığımız sorunlara asla geri dönemeyecek oluşlarını bilerek yudumlayacakları içkilerini…

Güven Serin 

2 yorum:

deeptone dedi ki...

amerikalılar marsa yerleşcekmiş. uzay araçlarını gidiyor ama dönemiyor henüz bir onu çözememişler şimdiliks :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Kalıcı olarak;onlar da yirmi yıl sonra bizim yaptığımızı yapacak;gökte ki mavi ışığa bakıp çay içecekler ve bütün kavgalardan sıyrılmış olarak;BİZİM DÜNYAMIZ diyecekler,geçmişte kalan bir hayalet,masal,nurlu bir anı;bizim kavga ettiğimiz dünya o kadar değerli görünecek 60-70 km öteden:))