21 Şubat 2018 Çarşamba

ALT ÜST SOY HEYECANI...





                                         




ALT ÜST SOY HEYECANI
--------------------------------------


  İnsanların suskunluğu, merakı; köklerine olan muhtaçlığı ne kadar da önemliymiş. Gündeme birden oturdu. Ne ordumuzun savaşta oluşu, ne ABD ile oynanan satranç mı, tavla oyunu mu bilinmezlik, dolar ve euro’nun bir ileri, bir geri yükselip alçalması…

  Unutkanlıklarımız, göçebe kültürünü halen atamamış olmamız, inanılmaz derece manevi, kültürel kayıplarımız; sanki bir büyücü tarafından elimizden alınmış gibi; sonra birisi;”onları bulduk” deyince, büyük heyecanımız.

  Bu büyük ve değerli heyecanımızı, ilkbaharda salınan danaların heyecanına benzetmek de mümkün. Taze çimeni, ılık havayı ve esaretten kurtuluşu görünce nasıl da heyecanlanır, coşar, inanılmaz derece sevinir; hoplar, zıplarlardı.

  Şimdi, bizi; tüm ülkeyi saran büyük heyecan da öyle.!Dünya kayıt arşivi,çok net ve şaşmaz bir şekilde olmuş olsaydı;beş on yıl ötelere uzansaydık;kim bilir ne dönemeçler,köprüler,dereler tepeler geçmiş olduğumuzu;alt ve üst soy bilgilerimizde ki değişimi,dönüşümü görüp daha da şaşırsaydık…Heyecanlanaydık…

  Bu döngüye; büyük heyecana, köklere olan duygusal meraka bende kapıldım. İçimde ki ümit, beklenti fazla da değil. Çünkü arşivlere verilen merakı; daha doğrusu meraksızlığı, disiplinsizliği bir parça biliyorum. Çok detaylı ve ötelere gitmeyeceğini;baştan kabullenerek ve eniştemin ısrarıyla ben de başvurdum devlet gov.tr ye.

 On dakika sonra mesaj geldi. Alt üst soy bilgileriniz hazırdır, diye! O anda, bir sürpriz için değerli öğretiler adına hemen girdim vatandaşlık mekânıma. En eski tarihi 1860’ı gösterse de; doğum yerinin eksik oluşu, baştan şaşırıp, haklılık gülümsemesi yaşamamam neden oldu.

  Büyük ninelerimizin, dedelerimizin esas doğum yerleri yazmıyor; buruda bulundukları nüfus bilgileri; yani Türkiye kütüğünün kayıtları gösteriliyor.

  Oysa herkesin beklediği; benim de; büyük dedelerimizin, ninelerimizin esas doğum yerleriydi. Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya veya başka ülkeler, şehirler; hatta kasaba ve köylere kadar.

 Yarım elma gönül alma, misali; kötünün iyisi olarak, büyük dede ve ninelerimin doğum ve ölüm tarihlerine; en önemlisi bilmediğim veya yarı bildiğim isimlerine dokundum. Onların ruhlarına, bedenlerine dokunur gibi; ben sizin torununuzum, hissedişiyle…

  Büyük çoğunluğunun isimleri şimdi kullanılan isimler değildi. Hatta böyle isimleri taşıyan akrabalarımız veya tanıdıklarımız hiç olmamıştı.

  Mesela; Babamın babasının annesi; Zeliha! Ne güzel bir isim. Yakın çevremde hiç duymamıştım. Anlamı ise; Su Perisi… Annemin annesinin babası; Halim ismini taşıyor. Babamın annesinin babasının annesinin ismi; Tenzile! Şerif, Hatice, Bilal, Hayriye, Aliman, İbrahim, Emine, Ömer, Seher; bütün bu isimler, büyük dedelerimin ve ninelerimin isimleri.

 Dedik ya; yarım elma, gönül alma. Beklentin yüksek değilse; en eksik olan da yetmezliklerle boğuşan ülke insanı olarak, yetiyor; yetinmeyi öğütlediğimiz bu dünyada. Ayrıca, yetinmek, bölüşme, paylaşma anlamında değerli bir şeyken; bilginin, bilimin, edebi dünyanın uçsuz bucaksızlığı düşünülünce; yetinmek yerine, öğrenmek zanaatına tutunmalıyız diye düşünüyorum.

 
  Leyla Erbil’in ‘Kalan’ isimli kitabında bir söz geçer; insanın bulunduğu yerler adına. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyanın her yerinde sıkça rastlanan, sorun olan şeydir; yeni gelenlerin uyum sağlaması. Muhacir ile yerlinin savaşına dönüşür…

  Hâlbuki yazar ne güzel izah etmiştir kökleri peşinde koşan; yeni ile eskinin kavgasını veren insanlara;

“ Yerlisi yok buraların, yerlisi yok hiçbir yerin. Asıl yerlisi toprağın altındakiler, üstekiler yabancısı. Asıl yeril olanlar, asıl yerli olanlardan daha altta yatanlar! Daha da yerli olanlar; onların da altında yatanlar…”



 Güven Serin 


2 yorum:

SevKoz dedi ki...

Merhaba Deep in tanıtım yazısında gördüm blogunuzu. Bende üst soy isimlerini görünce çok heyecanlandım. 1840 larda Zeynep var mesela... Babamın anneannesi Sulhiye ki en çok onu sevdim

GÜVEN SERİN dedi ki...



Hoş geldin SevKoz;evet haklısın;insan bir hoş oluyor. Zeliha,Seher isimleri ve diğerleri bu farklı hissedişi,zenginliği bir kez daha irdeleme,eşelenme duygusu yarattı.