24 Kasım 2017 Cuma

SABAH KUŞLARI


Karatavuk Kuşu


SABAH KUŞLARI
---------------------------

  Bilir misiniz; kuşların sabaha olan düşkünlüğünü? Alacakaranlıktan önce ki karanlıkta başlar. Bilir misiniz; yuva kurmanın o büyük telaşı; onlara baskı yapan sanatsal içgüdü…

  Oysa bilmem ben! Hangi kuşun hangi sesi; ayırt ederim ancak; İsak kuşunun gece ötüşünü. Serçelerin şımarıklığını bilirim; kumrunun, duyuldu duyulacak olan ince, zarif kanatlarının sessiz sesini.

  Oysa bilmem ben; çobanın bildiği gibi çoban aldatan kuşunun ötüşünü. Karatavuğun; bülbülü ile sakanın ötüşünü ayrıt etmekte zorlanırım.

  Sabah kuşları; ninemin sabahın alacakaranlığında kalktığı gibi; çılgın bir ses dansına, renk açılımına başlarlar. Soyludur kanatları. Gökyüzünün rüzgârlarını iyi tanırlar. Oysa sabah kuşları; çalıları, gür ormanı, sakin vadileri severler…

  İsak kuşu ise; geceyi… Gözlerinin keskinliğidir onu geceye bağlayan, Gündüzün şamatasına katlanamayacak kadar da duygulu, görgülü, öteden beri taşıdığı hikâyeleri vardır.

  Ya sabah kuşları? Bir parça şımarık, hiç büyümek gibi dertleri olmayan çocuklardır onlar. Kederli bir kuş var mıdır? Kederi kendine iş sanan bir tek canlı; insan olmalı…

  Yüce yaşamın içinden didikler; ruhunu ve bedenini kefil sunduğu, ödeyemediğini-ödeyemeyeceğini sandığı borçlar için…

  Oysa her borç kapanır bir gün. Telaşı yoktur zamanın! Sabah kuşları gibi beslenme saatine, yuva kurma romantizmine yazgılı değildir zaman. Akışı bile yoktur. Varlıkların evrimleri, yaşam süreçlerini daha iyi kavramak adına serilir önümüze.

 Sabah kuşları; neşeden haber verirler. Şımarmanın, yaramazlık yapmanın, çalılıklar arasında sevişmenin hiçbir zararı olmadığını; üremek ve neslini devam ettirmekten başka…

  Ötüşüdür bülbülün, sabaha olan borcunu ödemesidir… Bir de Gelibolu bülbüllerini denleseniz; sessiz savaş meydanlarında, bütün bülbüller gibi ötseler de; siz, ısrarla, bu bülbüller başka türlü ötüyor diye iddiaya bile girersiniz; sabahın şafağında; bir başka şafak hainini izlerken…

  Duyuyor musunuz sabah kuşlarının ötüşünü? Oysa bu sabah da duymadık; duyamadık sabaha kavuşmalarını. Neleri duymuş olabiliriz? Öfkeleri, kinleri, alacakverecek hesaplarını… Ne çok şey duyuyoruz da, sabah kuşlarını…

 Bu yüzden yüzyılların, yani zaman dediğimiz kâfirin eskitemediği mağaranın içinden seslenir Shakespare; “ Kulağını ver çevreye, sesini değil!”

 Güven Serin 


3 yorum:

Momentos dedi ki...

Çok etkileyiciydi...

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Kuşlarla günümüzü güncelleyerek duyumsayan güzel bir yazı, teşekkürler...

GÜVEN SERİN dedi ki...



Teşekkür ederim sevgili dostlar;gün ve kuşlar sizinle olsun...