14 Mart 2017 Salı

DAMITILMIŞ YAŞAMLAR




                                           DAMITILMIŞ YAŞAMLAR


 Bir ömür süren, birkaç ömür sürmesini istediğimiz; hatta ölümsüzlüğü bile içimizden geçirdiğimiz bize ait olan soluk alıp verme işini ne kadar önemsiyoruz bilemiyorum?

  Yazın hayatının, okuma, görme, dinleme davranışlarının karşılığı olan irdelemeyi yapmak istiyorum sayın okuyucu. Bir insan ömrünü; ömürlerimizi ortalama 70 yıl sayarak. Olmadı, çok az bulduysanız 90 yıl sayalım. Yüze ne kalmış; bir on yıl; hadi 100 yıl diyelim…

  Ortalama ömrümüzün 100 yıl olacağını düşünürsek, yüz yıllık koca ömrümüz hatırına biraz mizansen ve oldukça gerçeğe yakın bir çalışmayı birlikte yapalım! Hazır mısınız? Sanırım…


  100 yaş; tam olarak, yani yaklaşık olarak 36.600 gün ve gece demek. Kulağa belki çok, belki çok az geliyor. Ama işin matematik tarafı budur. 36.600 gür ve geceyi aşan bir yakınım; anneannem halen hayatta. Bir yüzyılı geride bırakan Ayşe ninem… Halen, kaygıları, heyecanı, alfa insan oluşa yakınlığı aynı…

  Kas kuvveti, duyma, görme eskisi kadar olmasa da, meramını anlatacak, hatta canı sıkılırsa bir güzel kavgasını da verecek sıhhatte… Ona sordum; Ayşe nine; ne anladın bu koca hayattan? Başından nice badireler geçtiğini, zorlu yaşama nasıl direndiğini, yaşamın son demlerinde bile et, sarımsak, yoğurt yeme zevkini kimseye bırakmadığını da dinledim.

  Biz, bize ait olan 100 yaşına gelelim. 36.600 gün ve geceye… Üçte birinin uyuyarak, dinlenerek geçtiğini bildiğimiz; bu bilgi ışığında bize kalan 70 yaş; 25.600 günün peşine düşelim.

 Tamam o zaman;beyaz önlüklerinizi giyip düşünce salonuna geçelim. Kaygılarımız, tasalarımız, uyuklamalarımız, kızgınlıklarımız, köşeye çekilişlerimizi 25.600 günden düşmeyeceğim. Çünkü daha da azalır. Zaten üçte birisi uykuya gitti.

  25.600 günün neşe, hüzün, heyecan içinde; kütüphane, kitaplar, eğlence, eğlendirme, yeme, içme, gülme, ağlama; yani bol yaşam katkılarıyla geçiyor oluşuna göre olumlu ilerlemeye devam edelim. Bu ilerlemeyi yapacağız ama önce bir çiçek yağı laboratuarına uğrayalım. Önce gül fabrikasının kaynama-damıtma odasına geçelim.

  4 ton gül döktüler kazana. Kaynadı, damıtıldı ortaya çıkan gül yağı 1 kilogram. Kilosunun 6500–7000 euro olduğu gül yağının dört ton gülden olduğunu düşünürsek; parfümeri sanayinde ne kadar önemli olan gül yağının 4 tona karşılık, bir kilo, karşılığı bana şu düşünceyi sesli yapmaya; hatta sizinle paylaşmak isteyişime katkı yaptı.

 Ya kendi yaşamlarımızı damıtabileceğimiz bir kazan, makine, fabrika yapılsa;100 yıllık ömrün; 36.600 gün ve gecenin damıtılması gerçekleşse; geriye kaç gram veya kiloluk yaşam; yani paha biçilmez olan o şey çıkar?

 Geriye bir şey kalır mı? Bütün işlemi, çekip çeviren, bizim ölümlü yaşam sürerken ölümsüz olduğumuzun sarhoşluğunu yaratan, sıkıştıkça ona başvurduğumuz ruhumuzun tartımı, bu damıtma işlemi sonucu yapılabilir mi?

  En azından, bugüne kadar gelişen aletlerle ruhun tartısının yapılmayacağı gün gibi ortadadır. Kaynama ve damıtma işleminden sonra yüzde yetmiş olan suyun hemen buharlaşacağı kesin. Daha sonra buharlaşacak, gaza dönüşecek olanlar; yumuşak dokular ve en son olan katı dokular…

 Geriye kaç gramlık insan yağı-ömrü kalacak? Belki hiç! Belki, bunun cevabını insan bilimi ve diğer bilimler verecek. Yazgımızın bize baskı yapıp, evrimin, yaratıcının bize sunduğu zanaat, sanat, edebi, felsefi hünerlerim izin yapıta dönüşümüdür belki de 36.600 gün ve gecenin karşılığı olan insan yağı-yaşamı olan birkaç gramlık veya kiloluk değerli şey-şeyler…

 Güven Serin 
 

  

Hiç yorum yok: