Kamera; Güven Uçmakdere Kuzey Yamaçları
Kamera; Güven Uçmakdere-Ganoslar
"Gün çoktan doğmuş buralarda"
Kamera; Güven
Dostlar; Erdem, Fatih, Sadik, Yunus
Kamera; Güven
Erdem, Yunus, Sadik-Ganoslar
Kamera; Güven Yunus Goethe'den bir şiir okuyor
TOPRAK ANA-GANOSLAR
İnsanlığın
ilerleyişi, korku ve coşkularıyla buluşması insanı ilgilendiren bütün
kültürlere etki etmiştir. Umay olarak, Kibele, Rhea, İsis, Artemis Asya’dan,
Afrika’ya, Anadolu’dan, Roma diyarına kadar insanların insanlık yoluna ümit,
neşe yoldaş olmuş tanrıçalar…
Tekirdağ’ın,
Trakya’nın ve tüm Türkiye’nin hatta dünya kültürünün bir parçası olan Ganoslar
gün yüzüne çıkmaya başladı. Uçmak Paraşütü, günübirlik yürüyüşçeler,
piknikçiler derken iç içe geçmiş tepelerin, vadilerin, yaylaların ve
hikâyelerin bir arada bulunduğu, denize, gökyüzüne adaçayı, ıhlamur, kekik
salan, gün ve gecenin her saati farklı gösterilerin, güzelliklerin yaşandığı bu
yere bir kez daha tanıklık etmek için geldik.
Yunus Usta, Erdem,
Fatih aramıza yeni katılan Sadık gün ağarırken bir araya geldik. Yollar, bağ ve
bahçeler geçinin kırağını, beyazlığını, soğuğunu taşıyorlar. Gece tanrıçası
Niks buz gibi bir havanın solumasını yapmış, görevini şafak tanrıçası Eos’a
teslim etmiş; sanatçının ses verdiği sanat şarkısı henüz daha söylenmemiş;
“ gün çoktan doğdu
buralarda” demediğimiz vaktin sınırları içinde Uçmakdere Köyüne ulaştık.
Vadinin derinlerine gizlenmiş, ahşabın, taşın, dağın, tepenin, ıhlamurun,
adaçayının ve buz gibi suların, yaşlı çınar ağaçlarının diyarı; keşfedilmeyi,
göç edenlere bu cennetin cehennem olmadığını sessizce söylüyor.
Gözlerimiz boşu
boşuna kahveci İbrahim’i aradı. İbrahim kahveciliği bırakmış; çayın tadı
İbrahim zamanı olmasa da, Uçmakdere’nin vadiler arasında günle doğan yaşam
kırıntıları tuvale yansısa, insanı üst çığlığa, huzura, sevince ve zirveye
çıkartacak kadar yaşam kokuyor.
Ganos yürüyüş
yolları ahşap tabela işaretleriyle dağcılara hizmet sunmaya başlamış. Ahşap
oturaklar dinlenme imkânı sağlıyor. Büyükşehir Belediyesi bu diyara ne kadar
uzak kalındıysa, o kadar yakın olmak için çırpınmaya başlamış. Bu sahiplenişin
kalıcı olması için, yeryüzüne mucizeler dağıtan evrenin yaşam saçan dünyamızın
sabrı, inatçılığı ve kararlılığı gibi kararlı, inatçı, sabırlı insanların
Ganoslar turizmine katkı verecek, bu işi zevk, kazanç ikilemiyle yoğuracak
herkesin katkı yapacağı zaman; bu zamandır.
Uçmakdere Köyüne
toplanan avcılar sürek avı hazırlığı yapıyorlar. Bollaşan, kıtlıktan kurtulan
domuzları azaltmak için, köpekleriyle, silahlarıyla insan çelişkisini, insanın
çıkarlarını, yaşamın diğer çıkarlarıyla zıt hale gelince nasıl bir vahşete
dönüşeceğinin zaferini taşıyorlardı üzerlerine giydikleri görkemli giysileri,
kuşandıkları palaskaları ve anlatacakları bol hikâyeleri olan avcılar.
Avcılığı bırakan
birisiyle konuşuyorum; Sen niye gitmiyorsun domuz avına? Bıraktım ağabey.
Canını ben vermedim ki ben alayım. Küçük domuz yavrusu gördün mü hiç? Ne kadar
sevimli bilir misin? Ama büyüyünce öldürüyoruz. Küçüğünü ise seviyoruz…
Avcılığı iki yıl önce
bırakmış avcının vicdan ve insanlık sınavı; biz insanın asla şu an için
yüzleşmeyeceği GERÇEĞİ anlatıyor.
Uçmakdere Köyünün bağ-bahçeleri
ilkbahar yeşilliği içindeler. Yeşilin her tonu; zeytin, çimen, sarmaşık
uygarlığıyla sergileniyor. Meşeler, çınarlar, kavaklar, cevizler, incirler
çoktan kış ayı sessizliği ve çıplaklığı içindeler. Ardıçlar, zeytinler, çamlar
gibi; tezatlığın, ölüm ile yaşamın, soğuk ile sıcağın, yaz ile kışın tam da
ortasında bir yerde; bütün insanlığın aradığı ince çizginin yaşam yeşilliği,
parlaklığı içindeler.
Tepelerin dikliği,
çokluğu güneşin büyük gösterisiyle buluşmuş. Bir yan gölgenin serinliği içinde
insanı dondururken, bir yan güneşin olanca sarılışı ile ısıtıyor, en uçta, en
derinde olan canlı hücrelerini.
Uçmakdere, Yeniköy
turizmden öte derin, hakiki çağrı içinde tıpkı Mevlana gibi sesleniyor; ilk
önce Tekirdağ insanına sonra diğer insanlığa;
“ GEL! Ne olursan ol;
yine gel!”
Denizin, dağların,
tepelerin, ahşabın, taşın ve insan hikâyelerin, mitolojinin büyük sahnesi
Ganoslarda yaşanıyor; uyarlığa bu kadar yakın olup, bu kadar uzak, gizemli ve
eşindikçe Truva’nın katmanları gibi katlara ulaşacağınız bu yerde; Ganoslar,
Uçmakdere Köyü, Yeniköy diyarında…
Laf aramızda;
dağların cazibesi, insanın üretkenliğiyle buluşuyor; her gezimiz bu şenlikle
insanın en pahalı lokantalarda, otellerde, maceralarda aradığı şeyi sunuyor. Biz,
Yunus Ustanın patlıcan, biber közlenmiş hallerini sarımsakla buluşturmasıyla
çayın bağların toprak ananın olduğu yerde, ayakkabılarımızın çıkarılıp çıplak
ayaklarıyla değmesi; lüks ise en lüks, değer ise en değerli bir şey dostlarım…
4 yorum:
Doğanın sunduğu güzellikler içinde, dostluğun değer bulduğu böyle bir gezide
her şey daha da anlamlı hale gelir elbette. Eminim pek çok kişinin özlemle, hayranlıkla okuduğu bir yazı bu.
Sağlıklı mutlu bir yıl dileyerek...
Teşekkür ederim Makbule Hanım; 1915'e teşekkür ederken, 1916 yılına hoş geldin, merhaba dedik.
καλή χρονιά για το 2016-
η φιλία πάντοτε είναι μέγα αγαθό..
Teşekkür ederim Stratis Parelis. Zaman çok çok değerli. Avucumuzda bir yudum yaşam... Yeni yılın kutlu olsun..
Yorum Gönder