14 Mart 2015 Cumartesi

ENTELEKTÜEL GÜNDEMİ TARTIŞMAZ


Kamera; Güven  Büyükada 

ENTELEKTÜEL GÜNDEMİ TARTIŞMAZ

 Peki, ama canım gündem dururken entelektüel neyi tartışır? O narin bedenini, hassas ruhunu zora sokup da ne yapacak? 

  İmalı imalı konuşuyorsun, ağzındaki baklayı çıkart artık diyenler olabilir. O zaman hazır ülke gündemi havanda su dövme, sürekli kaleler, surlar yükseltip ordular kuşatmaya dönüşmüşken bizde sıranın bize geleceği güne bir şeyler düşelim…

 Bu fakir! Bu içinizden biri! Halkın adamı, hakkın adamı diye diye halktan kopanları, zırhlı araçları, koruma ordularını yok saymak mümkün değil. Böyle bir imkânı reddedecek insanda az bu diyarda. Var olanlar da ortaya çıkmamaya gayret gösteriyor. Haklılar kendilerince…

  Entelektüel gündemi tartışmaz! Gündem vahim olaylarla; kan, barut, entrika ile yüklü. O zaman entelektüel ne yapar? Eğitimin eksikliğini, çocukların beş dakika denilen teneffüs rezaletiyle güneşe, rüzgâra, yağmura aç kaldığını; renklerinin solup, bedenlerinin normalin dışına çıktığını tartışır.

 Başka ne yapar entelektüel?

  Üniversitelerimizin sürekli patinaj yaptığını; uluslar arası eğitim, öğretim, bilim, sanat, spor yarışında neden gerilerde kaldığını konuşur. Son zamanlarda sinema seyircisinin, kitap satışlarının arttığını ve bu artışın hangi oranda topluma yansıyacağını bilmek ister; bunları konuşur ve tartışır.

 Entelektüel sürekli patlayan su borularını ve yamanan yolları; döşenmeyen parke taşlarını, yetmeyen parkları, bahçeleri; şehir denilen kentlerin olmayan kaldırımlarını konuşur. Kaldırımlara dikilen ağaçlara bakılamayışı, ağaçlar kururken, insanların göz pınarlarından öte vicdanlarının da kuruduğunu tartışır.

  Entelektüel en iyi hizmeti düşlerken, hizmete adanmış tüm çalışanları, onlara sunulan imkânları da tartışır. Sağlık sektörü en başta olmak üzere neredeyse tüm kurumlardaki Mobbing olaylarından tutun da, ruh ve beden sağlığı bozulmuş insanların, diğer insanların sağlıklarına, yaşam koşullarına hiçbir şey katmayacaklarını da tartışır.

 Yetişmiş insanların ilk fırsatta, Avrupa ve ABD’ye kaçışlarını, baş döndürücü geçmişi, iç içe geçmiş uygarlıkları olan bir ülkenin, dünya sineması, tiyatrosu ve edebiyatında niçin sönük kaldığını tartışır.

  Ülke üzerinden yapılan kaçakçılığı, sınır kapılarının kevgire döndüğünü tartışır. İnsan kaçakçılığı, kölelik uygulamalarını, Suriyeli İrvin’in köle ticaretinden kurtulup insanlığa seslenişini tartışır.

 Entelektüel; Orduevlerinin, Öğretmenevler’inin toplumdan kopuşunu, aynı toplumun, aynı dünyanın insanlarının birbirinden habersiz ganimet paylamışı içinde onurlandırılırken nasıl da aldanışlara, yalnızlıklara teslim olduğunu tartışır.

 Başka ne yapar entelektüel?

  Taşeronlaşmayı her yönden anlamaya çalışır. Merkezinde insan olmayan bu uygulamayı yerle bir edecek her türlü insani, bilimsel, ekonomik ve sosyal çözümleri konuşur.

  Şehrinin mimarisinin olmayışını, turist denen şeyin mumla aranacak duruma geldiğini, gece yaşamının çöktüğünü, sahil ve gece yaşamı kültürü olmayışını; denizi olduğu halde Norveç’in balığını niçin yediğini tartışır…

 Entelektüel hiç kitap okumadığı halde; Sokretes’ten, Montaigne’den, Nietzche’den, Mevlana’dan, Yunus’tan, Shakespeare’den söz edilemeyeceğini; yediği, aldığı, sattığı şeylerden çok sindirdiği, özümsediği, özüne sahip olup kendi yaşamını diğer yaşamlar için öncü kılmanın heyecanının nasıl olduğunu tartışır entelektüel…

 Güven Serin 




Hiç yorum yok: