21 Aralık 2013 Cumartesi

İYİ KAYBEDİCİLER


Karaoğlan Parkı-Çitlembik Ağacı-Antalya

Uzun bir hikayesi var bu ağacın ve vefalı dostluğu;
yükseklerden bakar Akdeniz'e, Toroslar'a, Tahtalı,
Olimpos Dağlarına

İYİ KAYBEDİCİLER

  Spor terimleri arasında İngilizce iki kelime vardır. Birincisi “ Fair play”, ikincisi ise “ Good loser”. Birinci “ dürüst oyun” ikinci ise “ iyi kaybedici” demek. Yani yenilme sanatına giden yolculuğun bu iki kelimeye uğramadan ve anlamadan, özümsemeden gerçekleşmeyeceğini de anlatır.

  Göçer toplumların büyük heyecanı, yüksek merhameti yüzyıllardır üst üste kendi kültürünü oluştursa da, kaybetmenin, iyi kaybedici olmanın sanatı tam olarak anlaşılmış sayılmaz. İyi Kaybedici, sanatı aynı zamanda iyi kentli olma, uygar dünyanın üstlerinde yer alma ile anlaşılır; kısacası, ilim, felsefe ve sanat gerektirir.

  Napoleon’un İngilizler için söylediği söz; tarihin altın sayfalarında bugün dahi anlaşılmayı, iyi irdelenmeyi bekliyor; “ Onlar bütün muharebeleri kaybeder, fakat harbi daima kazanırlar.”

 Dünya siyasetinde masa başında ve savaş alanlarında kaybettiklerimiz yüksek gururların, büyük öfkelerin o ağır sislerini aralama  olabilseydi; kaybetme kültürüne, tarihin erdemli mesajlarına biraz daha içten davrana bilseydik, masa başında kazanmayı da anlardık; tavla oynamadan aldığımız zevki, satranç oynamaktan da alırdık…

 Bu konuda epey emek harcamış Müvit Osmay’ın da söyleyeceği bir şeyler var;

 “ Zaman, insanlara her zaman ve her yerde söylenecek en iyi sözü söylemesini bilen tarihin bu en büyük aktörünün, haklı olduğunu göstermiştir.

 Futboldan başlayarak bütün takım halinde oynanan oyunları gözden geçirirsek birçoğunun doğum yerinin İngiltere olduğunu görecek ve Napoleon’un sözündeki gerçeği de daha iyi anlamış olacağız.

 Hiçbir oyun yalnız başına oynanmadığına göre, her oyunun sonunda bir tarafın kazanması, öteki tarafın da kaybetmesi önüne geçilemeyecek bir sonuçtur. Oyuna başladığımız ilk anda kazanma şansımız yüzde ellidir. O halde yüzde elli yenilme ihtimaline kendimizi önceden alıştırmamız iyi olacaktır.”

 Çevremizdeki kötü kaybedicilere baktığımızda, iyi kaybedicilerin dik duruşu, erdemli hüznü hiçbir şekilde onlara uğramaz. Kötü kaybedicilerin inanılmaz mazeretleri, bir sosyapat gibi sürekli haklılığın tarafında, onlara arkadan hançer vurmuş diğer rakip fenomenleri yaratmakla meşguldürler.

  İşten çıkmayı, çıkarılmayı, iflas etmeyi, boşanmayı, şanssızlıkları hiçbir zaman tam olarak erdemli bir insanın tarafsız gözleriyle, daha sonraki zamanlara bırakılacak büyük bir yaşam görüntüsü içinde sunmayız; tek taraflı şikâyetlerin bitmeyen mazeretleriyle haklılığımız, haklı olma telaşımız, zannederiz ki kötü kaybedici, oluşumuzu yok eder.

 İyi Kaybedici, olmanın mucizevî yanı da vardır; yaşarken, yaşam ile ölüm arasında var olacak bedenimizin, büyük olaylar karşısında bizim bir ömür boyu taşıyacağımız karakterimizin de oluşumu için ne büyük mucizevî çırpınışlar yaptığına tanık oluruz.

 Bu tanıklığı, yaşamı kaybetme sanatını da anlayan bir halkı gözlemlemiş, onların yaşam döngüleri içinde yer almış Santha Rama Rou’nun sözleriyle sonlandırıyorum;

 “ Japonya’da ay ışığını seyretme toplantısı diye bir toplantı vardır, sizi ona davet ederler, fakat orada hiç konuşulmaz. Güzel ve zevkli bir çevrede oturur, ayın doğmasını seyreder ve bundan zevk almayı öğrenirsiniz.

 Japonlar tabiata karşı olan hayranlıklarına bizim anlayamayacağımız kadar ileri giderler.

  Kışın ilk yağan karını seyretmek ve kutlamak için toplantılar yaparlar. Karın birden çevreyi nasıl değiştirdiğini, bütün çizgileri nasıl yumuşattığını, ışıkla gölge arasında farları ortadan nasıl kaldırdığının zevkini tadarlar.

  Beni bir gün birçok kibar hanımın mangal gibi bir şeyin etrafında oturdukları bir toplantıya çağırmışlardı. Mangal kömürü yanarken içine değişik birçok odun parçacıklarını atıyorlar, biraz yanıncaya kadar içinde bırakıyorlar, sonra duman çıkaran bu odun parçalarını özel bir tepsi içinde sıra ile herkes koklasın diye gezdiriyorlardı. İnsan ilk defa orada şeftali, kiraz, çam ve daha başka odunların müzik notaları gibi birbirinden ayrı koku ince ayrımların olabileceğinin farkına varıyor.”

 Yaşam, sadece kazanmak üzerine kurgulanır sa, kazanmanın bile muhteşemliği, yüce alkışları tam olarak algılanamaz. Yaşam sanatı, iyi kaybedici, olmanın erdemini de bilmekten geçer, diye düşünüyorum.

 Güven Serin 



 



Hiç yorum yok: