15 Ocak 2013 Salı

ŞEYTANIN BACAĞINI KIRDIM

Kamera; Güven  Salvador Dali

Eğilmek güzeldir insanı önünde, eğer insan
felsefenin, sanatın sularında yıkandıysa.

ŞEYTANIN BACAĞINI KIRDIM

  Güzel bir sözdür şeytanın bacağını kırmak. Bir taşla iki kuş vurmak gibi; hem şansımızı devam ettirmek, hem de şeytana, bize musallat olan iblise “bacak kırma” cezası vermek pek de keyif vericidir.

  İşlerimiz ters gidip, aksi bir şey olsa “kör şeytan” gelir aklımıza ve lanetle onu anar ve hatırlarız. En karanlık köşelere, mağaralara bile saklanmış olsa, insanın hatırlatması ve çağrısı ile çıkar dinleneceği huzur dolu bilgiçlik ve bilgelik kokan köşesinden. Nedense bütün lanetli hatırlayışlarımızda ve çağırışımızda şeytan gülümseyerek yaklaşır bize; bizim ucuz kaçamak mazeretlerim ize  biz olmayışımıza güler de göremeyiz, kendi öfkemizi gördüğümüz kadar.

  Uzun zamandır, çocukluğumdan bu yana düşünüyorum; bu şeytan, bu iblisin hiç işi-gücü yok da hep bizi, biz düşünen, düşündüren ve düşünmeyen insanları, insancıkları bulur diye… Ve yine düşünürüm; bütün dünyaya dağıldığını sandığımız ve her an her yerde var olarak kabul eylediğimiz bu iblis, sevginin, sanatın, felsefenin karşısında hiçbir şey yapmadığı gibi bunlara da hayrandır. Nasıl oluyor bu? Bizim iblis tiyatrolara, sinemaya, sevgiye, sevgililere bayılıyor da, savaşları, kargaşayı, hilebazlık hep ona aitmiş gibi etrafa saçıyoruz; nasıl bir insan haykırışı, insan YANLIŞIDIR bu!

  Yaklaşık dört aydır aksayan sabah yürüyüşler-ime yeniden başladım. Sabah uykusunun bal kokan çekiciliğine kanmadığım gibi, iblisin şair kılığına girip sabah uykusundan uyanmamam için şiirler söylediğine de aldırmadım. Şeytan sabah uykumun muhteşem çekiciliğinde şu şiiri fısıldıyordu derinlere açık kulaklarıma;

  Erken kalkmak için erken yatmalı/ İnsan denen canlının besine ihtiyacı olduğu gibi, uykuya da ihtiyacı vardır, ey akıllı insan/ Miskinliği bana söyleyip seslendireceğine, miskinliğin kaynağı olan seni besle ve geri çağır; tazeliğin sabahını çağırır gibi, duy geceden sabaha süzülen ve geceyi karşılayan her türlü sesin sessizliğini; duy ve kendi yaşamının, yaşlanmanın korkusunu, garipliğini anlayamamak yerine, yaşamın güzel sanatına, serüvenine bir çocuk gibi kapıl ve ak; git akıntıların temiz yataklarında.

  Alman şairi ve yazarı Goethe aklı mıdır diye düşünüyorum. Alman şairin şeytanı, yani o meşhur Mefisto bize bir şeyler mi anlatmak istiyor;

“Zamanı iyi kullanmalı. O, hızla geçer. Fakat düzenlilik size vakit kazanmayı öğretir dostum, size öneririm, öncelikle mantık dersleri alınız. Bu ders aklınızı eğitir. Hani bir İspanyol çizmesine sokulmuş gibi, düşünme yolunda adımlarını sağlamca atar, oraya buraya saparak yanlışa düşmez, sonra yemek-içmek gibi uzun zamandır bildiğiniz ve kendiliğinden yaptığınız şeylerde bile bir, iki üç diye saymaya gerek olduğunu size öğretirler.

  Sonra, her şeyden önce metafizikle başlamalısın. Onda, insan beyninin almadığı şeyleri, akıllıca kavramayı öğrenirsin! Aklın alsın almasın, her şey için gösterişli deyim bulmaya çalışacaksın.

  Sizi hatalı yola yöneltmek istemem. Bu bilime gelince, ondan hatalı yola gitmekten korunmak güçtür. İçinde ne kadar gizli zehir vardır ki, şifa gibi görünür. En iyisi bunda da hocanın sözüne uymaktır. Yani sözcüklere bağlanıp, böylece güvenli kapılardan inancın mabedine girersin.”

  Bu şeytan, bu iblis sözü ve sazı bir eline aldı mı günlerce konuşur efendim. Ama kabahatin büyüğü bizde; onu uykusundan uyandırıp, derin mağaralarından çağıran bizleriz. Onu derin uykusundan büyük huzurlu dinlencesinden çekip bugüne davet etmesek, şeytan yani meşhur iblis her şeye karışıp bize akıl vermeye kalkar mı hiç?

  En hazini de Geothe’nin şeytanı Mefisto akıl ile akla seslenirken, bizim içimizde büyüttüğümüz şeytan ise bizim aklımızı çeliyor; çelinen akıllar akıl mıdır ki kırdıkça kırası, öldürdükçe öldüresi, dolandırdıkça dolandırası geliyor bu aklın yüksek kurnaz bedenleri.
 Güven Serin


Hiç yorum yok: