14 Ocak 2013 Pazartesi

AENEİS'İ YAKIN


Kamera; Güven      Erdek

Gün güneşli,gün sımsıcak, ya insanların ruhları? 

AENEİS’İ YAKIN

  Latin şair Vergilius bu çağrıyı yaptığında zaman M.Ö’19’u gösteriyordu. Sözcüklerin düşünceye, iradeye, akla yaptığı büyük katkının büyük eseri Vergilius’dan Hermann Brooch’a ve ondan da Ahmet Cemal, ondan da bizlere süzüldü. Süzülen şeyler güzeldir, sarhoşluğu, nezaketi barbar ve yakıcı değil, tam tersine sanata yakın, değişime, harekete öncülük ederler. Bu yapıtın karşısında titrerken, varken yokluğa, büyük içliğin ve taş kesilmişliğin farkına varmamak mümkün değil.

  Zaman dediğimiz bu zaman, insan dediğimiz insanın birbirine yüklediği her şeyi; coşkuyu, kederi, ümidi, yılgınlığı bir taş sessizliğinde ve kendini zorlayan, evrenin içinde küçük ve görünmez olan canlının uzay boşluğundaki çaresizliği ve çareleri, terazinin dengeli ve dengesiz hali, insanın yok veya var oluşu, kabul veya ret edişimiz, nefret veya sevgi taraftarlığımız, hareket veya durgunluk sızıları içinde dinledim.

  Hermann Broch’un kaleme aldığı büyük eseri Ahmet Cemal neredeyse kendine saklamış bir kırk yılın mücadelesi, içselleşmesi, yeterliliği ve o büyük sesin “hadi çevir artık” demesiyle gün yüzüne çıkan bir hazine gibi bizim dilimize de bu yıl Ekim ayı içerisinde çevrildi. Ahmet Cemal çevirisini yaptığı Vergilius’un Ölümü kitabında anlatılan Vergilius gibi son saatlerinde büyük bir başkaldırı, dönüşümün sözcüsü, evren içindeki farklılığın devamı gibi bu çeviriyi yaptı ve o huzuru, Vergilius’u bulmanın, anlamanın, hissetmenin ve anlatmanın büyük huzuruna kavuştu.

  Meraktan, düşünceden, devinimden birçok insan korkar; çünkü alışkanlıkları, rahatımızı bozacak, bizi riske atacak, canımızı yakacak kavuşumlar yerine alıştığımız, risklerini azalttığımız yaşamların sefasını, büyük durgunluğunu ve büyük tükenişini sürmek çok daha kolay gelir bize.   

 Bu muhteşem eseri dilimize kazandıran Ahmet Cemal’e minnettarım. Dönüşüme adanmış her canlı gibi büyük sancı çekenler, büyük iç huzura da kavuşurlar ve bu büyük enerjinin onurunu da büyüklüğe ulaşmış insanlara armağan ederler. Ahmet Cemal de bu büyük çeviriyi önemli bir isim, bir cumhuriyet aydını olan insana Azra Erhat’a armağan etti. Onun anısına küçük bir yazı yazdı eserin ilk yaprağının sol köşesine;

Mustafa Kemal Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde Türk aydınlanmasına ve ülkemiz antikçağ kültürünün, Anadolu kültür tarihinin doğal bir parçası olarak benimsenmesine, başta Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu olmak üzere, dava arkadaşları ile birlikte unutulmaz katkılarda bulunan düşünür, yazar AZRA ERHAT’ın anısına saygıyla.

  2030 yıl önce fısıltı ile evrene yayılan ses, tekrar fısıltı ile evrenden dünyaya indi ve şöyle dedi;

 “ AENEİS’İ YAKIN!”

  Aeneis Latin şairi Vergilius’un büyük destanı, insanlık sınırlarını zorlayan düşünce cenneti ve sözcük okyanusudur.

  Fısıltılar birbirine karıştı, hangisi hangi şairin, hangi yazarın belli olmadan ama onların derin düşüncelerinden doğal insan ağzıyla sahibi konuşmasına ruhun ayrılış törenine başlamış bildik insan ağzıyla seslendiler;
 “ Vergilius bugüne kadar neyi yazdıysa ve neyi şiirleştirdiyse hepsinin yakılmasını buyuruyordu, ah, evet bütün yazıları yakılmalıydı, hepsi ve bu arada Aeneis de yakılmalıydı; buydu Vergilius’un duyulmazlıkta doyduğu. Vergilius’u kuşatan belirlenmezlik içerisinde emir, zorlayıcı olarak söze geri dönülmesini işlemekteydi; suskunluğun duvarları hâlâ Vergilius’un etrafındaydı, fakat artık birer tehdit değildiler, ah, evet dehşet hâlâ birbirinin içlerine dönüktüler, fakat Vergilius, kulak kabartışı sonucu onların nasıl çözüldüklerini ve birbirine bağlandıklarını hissedebiliyordu.”

  Vergilius kendi elleriyle yazdığı destanını, bütün şiirlerini yakmak istemiş, yakılması için seslenmiş, çünkü insanlığın adaleti kargaşalardan arınmamış ve bunca seslenişin bir kıymet bulmayışı ömrünü adadığı eserlerinin yakılması isteğini doldurmuştur. Ya bugün, bugün nasıl? Bunca yazılmaya, çizilmeye, uyarılmaya ve büyük insanlık dramlarının seyrini izlemeye bıktık mı? Gerçekten, yüreğimizle adalet, yüreğimizle doğruluk isteyip, yüreğimizden sevgi ürete biliyor muyuz acaba?

 Güven Serin







Hiç yorum yok: