Kamera; Güven Erdek
Gün güneşli,gün sımsıcak, ya insanların ruhları?
AENEİS’İ YAKIN
Latin şair Vergilius
bu çağrıyı yaptığında zaman M.Ö’19’u gösteriyordu. Sözcüklerin düşünceye,
iradeye, akla yaptığı büyük katkının büyük eseri Vergilius’dan Hermann Brooch’a
ve ondan da Ahmet Cemal, ondan da bizlere süzüldü. Süzülen şeyler güzeldir,
sarhoşluğu, nezaketi barbar ve yakıcı değil, tam tersine sanata yakın,
değişime, harekete öncülük ederler. Bu yapıtın karşısında titrerken, varken
yokluğa, büyük içliğin ve taş kesilmişliğin farkına varmamak mümkün değil.
Zaman dediğimiz bu
zaman, insan dediğimiz insanın birbirine yüklediği her şeyi; coşkuyu, kederi,
ümidi, yılgınlığı bir taş sessizliğinde ve kendini zorlayan, evrenin içinde
küçük ve görünmez olan canlının uzay boşluğundaki çaresizliği ve çareleri,
terazinin dengeli ve dengesiz hali, insanın yok veya var oluşu, kabul veya ret
edişimiz, nefret veya sevgi taraftarlığımız, hareket veya durgunluk sızıları
içinde dinledim.
Hermann Broch’un
kaleme aldığı büyük eseri Ahmet Cemal neredeyse kendine saklamış bir kırk yılın
mücadelesi, içselleşmesi, yeterliliği ve o büyük sesin “hadi çevir artık”
demesiyle gün yüzüne çıkan bir hazine gibi bizim dilimize de bu yıl Ekim ayı
içerisinde çevrildi. Ahmet Cemal çevirisini yaptığı Vergilius’un Ölümü
kitabında anlatılan Vergilius gibi son saatlerinde büyük bir başkaldırı,
dönüşümün sözcüsü, evren içindeki farklılığın devamı gibi bu çeviriyi yaptı ve
o huzuru, Vergilius’u bulmanın, anlamanın, hissetmenin ve anlatmanın büyük
huzuruna kavuştu.
Meraktan,
düşünceden, devinimden birçok insan korkar; çünkü alışkanlıkları, rahatımızı
bozacak, bizi riske atacak, canımızı yakacak kavuşumlar yerine alıştığımız,
risklerini azalttığımız yaşamların sefasını, büyük durgunluğunu ve büyük
tükenişini sürmek çok daha kolay gelir bize.
Bu muhteşem eseri dilimize
kazandıran Ahmet Cemal’e minnettarım. Dönüşüme adanmış her canlı gibi büyük
sancı çekenler, büyük iç huzura da kavuşurlar ve bu büyük enerjinin onurunu da
büyüklüğe ulaşmış insanlara armağan ederler. Ahmet Cemal de bu büyük çeviriyi
önemli bir isim, bir cumhuriyet aydını olan insana Azra Erhat’a armağan etti.
Onun anısına küçük bir yazı yazdı eserin ilk yaprağının sol köşesine;
“Mustafa Kemal Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde Türk
aydınlanmasına ve ülkemiz antikçağ kültürünün, Anadolu kültür tarihinin doğal
bir parçası olarak benimsenmesine, başta Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu
olmak üzere, dava arkadaşları ile birlikte unutulmaz katkılarda bulunan
düşünür, yazar AZRA ERHAT’ın anısına saygıyla.”
2030 yıl önce
fısıltı ile evrene yayılan ses, tekrar fısıltı ile evrenden dünyaya indi ve
şöyle dedi;
“ AENEİS’İ YAKIN!”
Aeneis Latin şairi
Vergilius’un büyük destanı, insanlık sınırlarını zorlayan düşünce cenneti ve
sözcük okyanusudur.
Fısıltılar birbirine
karıştı, hangisi hangi şairin, hangi yazarın belli olmadan ama onların derin
düşüncelerinden doğal insan ağzıyla sahibi konuşmasına ruhun ayrılış törenine
başlamış bildik insan ağzıyla seslendiler;
“ Vergilius bugüne
kadar neyi yazdıysa ve neyi şiirleştirdiyse hepsinin yakılmasını buyuruyordu,
ah, evet bütün yazıları yakılmalıydı, hepsi ve bu arada Aeneis de yakılmalıydı;
buydu Vergilius’un duyulmazlıkta doyduğu. Vergilius’u kuşatan belirlenmezlik
içerisinde emir, zorlayıcı olarak söze geri dönülmesini işlemekteydi;
suskunluğun duvarları hâlâ Vergilius’un etrafındaydı, fakat artık birer tehdit
değildiler, ah, evet dehşet hâlâ birbirinin içlerine dönüktüler, fakat
Vergilius, kulak kabartışı sonucu onların nasıl çözüldüklerini ve birbirine
bağlandıklarını hissedebiliyordu.”
Vergilius kendi
elleriyle yazdığı destanını, bütün şiirlerini yakmak istemiş, yakılması için
seslenmiş, çünkü insanlığın adaleti kargaşalardan arınmamış ve bunca seslenişin
bir kıymet bulmayışı ömrünü adadığı eserlerinin yakılması isteğini
doldurmuştur. Ya bugün, bugün nasıl? Bunca yazılmaya, çizilmeye, uyarılmaya ve
büyük insanlık dramlarının seyrini izlemeye bıktık mı? Gerçekten, yüreğimizle
adalet, yüreğimizle doğruluk isteyip, yüreğimizden sevgi ürete biliyor muyuz
acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder