ÖM ER KOÇ’U
ANMAK!
Her şehrin, kasabanın ve köyün, sessiz kahramanları vardır. Adını herkes bilmez belki ama davranışları, iyiliği ve duruşu hiç unutulmaz. Tekirdağ’ın eski çarşısının belleğinde dolaşıp duran isimlerden birisi de Eniştem Ömer Koç’tur.
O aslında Tekirdağlı değildi; Eskişehir’in açık ufkunda doğup büyümüş, sonra mesleğin sürüklediği yerlere doğru yol almış bir genç adamdı.
Derken bir gün yol, İpsala sınırlarına, Paşaköy’ün rüzgârlı topraklarına düşer. Oralarda nöbetler uzun, geceler sessiz, görev ağırdır. Ama kader bazen en beklemediğin yerde karşına çıkıverir…
Teyzem Ayşe ile tanıştığı o gün de böyle bir gündü işte.”Göz göze geldik, gerisi zaten gönlün bildiği gibi oldu,” dermiş zamanında. Sınır çizgileri bir anda anlamını yitirir; insanın kaderi bir anda kendi çizgisini çizer.
Görevden görev beğen, yılları birbirini izlerken bir gün Tekirdağ’a gelir Ömer Koç. Ama öyle bir gelir ki… Şehir ona kapılarını açar, o da kendine şehri mesken eder.
Çarşı Polis Karakolu’nun Komiseri olduğunda çoktan herkesin bildiği o uzun boylu, nüktedan, güler yüzlü amir haline gelmişti. Yanına geleni azarlamaz, karşısındakini korkutmaz; halktan biri gibi konuşur, halk gibi sever…
Orhan Kemal bir roman yazsa, muhakkak Ömer Koç’a benzeyen bir karakter düşerdi satırların arasına. Haldun Taner sahneye bir komiser çıkaracak olsa, ilk örnek yine ondan alınırdı.
Bekçi Murtaza onu görse önce sımsıkı bağlı olduğu görevi icabı bir disiplin duruşuna geçer, ama ardından gözleri gülerek:
“Amirim…” derdi. Çünkü onun otoritesi korkuya değil güvene yaslanırdı.
Benim için Ömer Koç’un yeri apayrıdır. Tekirdağ’a yıllar önce yeni geldiğimde bana kapı açan, yol gösteren “Burası artık senin de şehrin,” diyen tek insandı.
Bir gün kendi evimizi almaya karar verdiğimizde yine onun oturduğu mahalleyi seçmem rastlandı değildi. Çünkü onun yakınında olmak, bir insanın kendini güvende hissetmesiydi. Ustalarla yaşadığım her sorunda, hangi onarımın nasıl yapılacağını bilirmiş gibi gelir, sanki yıllardır o onarılacak yerin ustasıymış gibi çözüm bulurdu.
Kimi insan sadece akıl verir; o ise kolları sıvayıp işe koyulanlardandı. Küçük bir dükkâna geçip kendi işimizi kurmayı niyetlendiğimizde de aynı manzara…
Bir aksaklık mı çıktı?
Bir usta eksik mi yaptı?
Bir bürokrasi mi tıkandı?
Ömer Enişte hemen belirirdi yanımızda.
Görev bilinciyle değil yalnızca, sevgi bilinciyle… Yardım etmeyi bir lütuf değil,
bir sorumluluk gibi görürdü.
Onun yanında insan “ hallederiz” sözünün ne demek olduğunu öğrenirdi. Gerçekten hallederdi.
Emekli olduğunda bile Tekirdağ’dan kopmadı. Eskişehir’de doğmuştu, İpsala’da sevmişti ama Tekirdağ’a kök salmıştı. Bu şehir de onu bağrına bastı, adını sessizce hafızasına işledi.
Bugün hâla çarşı esnafı,”Bir komiserdi ama halktan bir adamdı,” der. Böyle insanlar göçtüklerinde ardında bir boşluk bırakmakla birlikte, bir duruş, bir iyilik biçimi, bir yaşam tavrı da bırakırlar.
Bugün bu satırları yazmak, tam manasıyla aziz bir hatırayı her daim canlı tutmak ve minnet dolu bir teşekkürü etmektir. Bir enişteye değil;
İyiliğin nasıl yaşanacağını gösteren bir insanı anmak için…
Ömer KOÇ’u saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyorum.
Ruhu şad olsun.
Güven SERİN

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder