27 Aralık 2025 Cumartesi

ANKARA RESİM ve HEYKEL MÜZESİ

 

Kamera; Güven


Kamera; Güven


Mehmet Yücetürk
Sanatçıya Saygı


Nazlı Ecevit
Yelpazeli Kadın

Tahir Burak


Saip Tuna


İbrahim Balaban

      ANKARA RESİM ve HEYKEL MÜZESİ; KONUŞUYOR SANKİ

   Kış aylarıydı. Bugünkü gibi. Ankara’nın insanın yüzünü değil, hafızasını yokluyordu. Ulus’ta yürürken, soğuğa rağmen Namazgâh Tepesi’ olarak bilinen yerde-tepede, insanın içini ısıtan o yapı karşıma çıktı:

 Ankara Resim ve Heykel Müzesi. İçeri adım attığım anda anlıyor insan; burası sadece eserlerin sergilendiği bir bina değil, Cumhuriyet’in kendine bakmak için durduğu bir aynadır.

   1927–1930 yılları arasında, mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından inşa edilen bu yapı, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en bilinçli örneklerinden kabul ediliyor. Ne süs meraklısı, ne de soğuk bir resmiyet taşıyan bir yapı. Betonarmenin mühendislik aklıyla ulusal mimarlığın vicdanını burada aynı anlatımda buluşuyor. Bu bine bir yerde,”Nasıl görünmeliyiz?” sorusundan çok,”Nasıl durmalıyız?” sorusuna bir yerde cevap sunar.

  Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’u Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden okurken, Ankara Resim ve Heykel Müzesi gibi mekânlar Cumhuriyet’in büyük tarafının sanat cephesini inşa ediyordu. Biri sözle tarihe not düşerken, diğeri renk, biçim ve hacimle Cumhuriyet’in estetik hafızasını kuruyordu. Bu bina, Nutuk’un sözcüklerle anlattığını sanat yoluyla görünür kılan mekânlardan biridir.

   Müzenin salonlarında dolaşırken sadece eserlerle değil, sanatçıların bu mekâna yüklediği anlamla da karşılaşırsınız. İbrahim Çallı,”Resim bir memleket meselesidir” derken, sanatın bireysel bir heves değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. Onun eserlerini bu binada yer alması, bu cümlenin güçlü bir karşılığıdır.

  Bedri Rahmi Eyüboğlu ise başından beri sanatın halkla buluşmasını önemser ve şunu söyler:

“Bir resmin halka karışması, ressam için en büyük sınavdır.”

     İşte bu yüzden Ankara Resim ve Heykel Müzesi, sanattan uzak oldukları düşünenleri bile içeri davet eder. Buradaki sanat kibirli değildir. Bağırmaz ama susmaz da. Tanıklık eder. Bir ülkenin kendini kurarken sanatı nereye koyduğunu gösterir.

  Cumhuriyet bu binada anlatılmakla birlikte hissediliyor da. Duvarlardaki ölçü, salonlardaki denge, boşluklarda ise başka bir mimari bilinç saklıdır. Bu mekân bize şunu öğretir:

 Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; bir estetik ahlaktır.

   Ve insan bu müzeden çıktığında, Ankara’nın ayazı halen yüzünüze vururken, içinden şu sözcükler geçiyor:

 Bu ülke, sanatı sonradan eklemedi; temeline koydu…

Güven SERİN 
















Hiç yorum yok: