ŞEYTANLA MODERN
PAZARLIK
Goethe’nin Faust eseri, sanki yıllarca içinde akademik çalışma yapmışım gibi, amatör eğilimimin tam manasıyla odağına oturmuş başyapıtlardan birisidir. Tıpkı, Cervantes’in Don Kişot’u gibi…
Faust, belki de modern insanın kendi açmazlarını ve arayışını anlamak için başvuracağı ilk kaynaklardan birisidir.
Edebiyatın ölümsüz zirvelerinden biri olan Goethe’nin Faust’u,her çağın insanın kendi ruhunun röntgenini çeken sihirli bir aynadır.Bilginin sınırlarına ulaşmış ama hayatın özünü kaçırmış Doktor Faust’un,ruhu karşılığında kendisine sınırsız haz ve deneyim vaat eden şeytan Mephistopheles ile yaptığı anlaşma…Görkemli ve trajik bir hikaye,19.yüzyılın tozlu sayfalarından çıkıp 21.yüzyılın dijital dünyasında-labirentlerinde,ofis-işyeri,alışveriş merkezlerinin gölgesinde ve akıllı telefonlarımızın ekranlarında yeniden hayat buluyor.Sadece karakterler ve sahne değişti.O büyük anlaşmanın günümüzdeki yansımalarına bakalım.
Doktor Faust’un trajedisi, her şeyi bilmenin getirdiği derin tatminsizlikti. Kütüphanesindeki binlerce kitaba rağmen hayatın coşkusunu, aşkın ateşini, anın saf hazzını tadamıyordu. Bilgiye doymuş ama bilgeliğe açtı.
Bugünün,21.yüzyılın modern Faust’u kim mi? O,biziz. Cebimizdeki küçük cam, metal kutularla tüm insanlık tarihinin bilgisine saniyeler içinde ulaşabilen, dünyanın öbür ucundaki bir olayı anında öğrenebilen, yüzlerce “arkadaşa” ve binlerce “takipçiye” sahip modern bireyiz. Ancak bu bilgi bombardımanı altında ne kadar bilgeleşebildik? Sonsuz bir içerik akımına maruz kalırken, dikkat süremiz kısalıyor, derinlemesine düşünme yetimiz köreliyor. Faust gibi “her şeyi biliyor” ama bir dost meclisindeki sıcak sohbetin, bir sanat eserinin karşısında huşu içinde durmanın veya sadece hiçbir şey yapmamanın getirdiği içsel huzuru hissedemiyoruz. İçimizdeki bu boşluk, bu anlamsızlık hissi, şeytanın kulağımıza fısıldaması için en uygun ortamı yaratıyor.
Goethe’nin Mephisto’su, somut bir varlıktı; pazarlık yapar, kanla sözleşme imzalatırdı. Günümüzün Mephisto’su ise çok daha sinsi, soyut ve her yere sinmiş durumda: O, bize anlık tatmin, kolay şöhret ve zahmetsiz başarı vaat eden sistemin ta kendisidir.
Sosyal medya sunumları-paylaşımları,”beğeni” ve “paylaşım”larla ruhumuzu okşayan yeni Mephisto’dur. Bize der ki: “Neden yıllarını bir zanaatla ustalaşmaya harcayasın ki?”Bir dakikalık bir videoyla milyonlara ulaşabilirsin.”Bize fısıldar: “ Neden zorlu ve sancılı bir kendini tanıma yolculuğuna çıkasın?” İşte sana benzeyen insanların olduğu bir ‘yankı odası’,burada kendini güvende ve haklı hissedeceksin.”
Bu yeni şeytan, ruhumuzu kanla imzalanmış bir sözleşmeyle değil, her gün “ kullanım koşullarını kabul ediyorum” butonunu tıklayarak parça parça satın alır. Mahremiyetimizi veri karşılığında, sabrımızı anlık eğlenceler karşılığında gönüllü olarak teslim ederiz. Toplum, derin bağlar kuran bireylerden, bir sonraki “trend-eğilim”e kadar birbirini izleyen koşuculara dönüşür.
Faust eserinin en can alıcı dersi belki de sonundadır. Dr.Faust tüm hastalarına, zaaflarına ve Mephisto ile yaptığı anlaşmaya rağmen, son anına kadar “ çabalamaktan” vazgeçmediği için kurtuluşun bir aşamasına erişir. Onun kurtuluşu, kusursuzluğunda değil, bitmeyen arayışında, daha iyiye ve daha güzele duyduğu o insani özlemde gizlidir.
İşte günümüzün şeytanı anlaşmasından çıkış yolu tam da bu noktada beliriyor. Mephisto’nun bize en tehlikeli zehir, “çabalamaktan vazgeçme” illüzyonudur-yanılsamadır. Kolay olanı, hazır olanı, algoritmanın bize uygun gördüğü pasifçe tüketmeyi önerir.
Panzehir yine Faust’un ruhunda gizlidir. Bir saatliğine telefonu kapatıp zor bir kitabı anlamaya çalışmak. Bir “like” ,”beğeni” uğruna değil, sadece yaratmanın saf keyfi için bir şeyler çizmek, yazmak, beslenmek.
Popüler görüşleri tekrarlamak
yerine, rahatsız edici bile olsa da kendi hakikatimizi aramak.
Sanat kalabalıkların sahte
alkışları yerine, bir insanın gözlerinin içine bakarak gerçek bir bağ kurmak.
Mephisto, cebimizdeki ekranda bize sonsuz vaatler sunarken, içimizdeki Faust’un o doymak bilmez arayışını ve çabalarını iradesini canlı tutmak zorundayız.
Aksi takdirde, ruhumuzu sattığımızın farkına vardığımızda, geriye ne haz kalır ne hayat. Sadece Mephisto’nun o alaycı kahkahası…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder