MODERN
ZAMANLARIN OZANI, BİLGESİ: BARIŞ MANÇO
Yıllar önceydi, Barış Manço’nun bu dünyadan göçtüğü o soğuk Şubat gününün hemen sonrası… Yolum, milyonların kalbinde taht kuran o büyük sanatçının Moda’daki evine düşmüştü. Hafızama kazınan, unutamadığım bir detay vardı: Evinin duvarları. Belki sadece bir metre yüksekliğindeydi. Komşularıyla arasına set çekmeyen, rüzgârın ve ışığın serbestçe dolaştığı, bahçesindeki ağaçların adeta tüm mahalleye ait bir orman gibi olduğu o mütevazı kale… O alçak duvarlar, aslında Barış Manço’nun tüm hayat felsefesinin fiziki bir yansımasıydı: Engelsiz, paylaşımcı, doğayla ve insanla bir bütün.
Yıllar geçti, o duvarların ardındaki bilge adamın şarkılarını yüzlerce kez daha dinledim. Her dinleyişimde, notaların ve sözlerin arkasındaki o derin felsefe kendini daha çok belli etti. Tıpkı bugün,”Benden Öte Benden Ziyade” şarkısının içinde bir kez daha kaybolduğum gibi. Bu şarkı, Barış Manço’nun notalara döktüğü bir vasiyetname, bir hayat manifestosudur adeta
Bir başka şarkısı, basit bir emirle başlar: “ Yaz dostum…” Manço, burada bir kâtip, bir sırdaş arar. Anlatacakları kişisel dertlerden öte, evrensel hakikatlerdir. Ve ilk ders gelir: “ Güzel sevmeyene adam denir mi?” Sevgiyi, ama “güzel” sevgiyi, yani incelikle, emekle ve karşılıksız ve derinlemesine sevmeyi insan olmanın temel şartı sayar. Bu, onun için popüler bir duygu değil, varoluşsal bir gerekliliktir.
Ardından gelen dizeler, onun halk bilgeliğini zirveye ulaştırdığı anlardır.”Yoksul görsel besle kaymak bal ile…” Bu dize,”Halil İbrahim Sofrası”ndaki bereket felsefesinin bir özetidir. Paylaşmanın, gönül zenginliğinin, komşusu açken tok yatmayan o kadim Anadolu irfanının modern bir ozanın dilinden dökülüşüdür.
Ve belki de en sarsıcı olanı. “ Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile.”işte “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”nın burada yeniden karşımıza çıkar. Mehmet Ağa, ardından borç değil,”bir çift sarı çizme” yani hoş bir seda, temiz bir isim bırakmıştır. Manço, hepimize o en yalın gerçeği hatırlatır: Servetin, mülkün, şanın ve şöhretin,”alt üstü beş metrelik bez için” yani bir kefen için biriktirilen nafile çabalar olduğunu yüzümüze vurur. Tıpkı en güçlü hükümdarın bile fani olduğunu anlattığı “Süleyman” şarkısındaki gibi.
Peki, tüm bu öğretilerin birleştiği o nakarat ne anlama gelir? “Benden öte, benden ziyade…”
Bu bencilliğin ve egonun reddidir.”Ben” den öteye geçip “biz” olabilme çağrısıdır. Miras olarak bırakılacak olanın, bedenden, isimden, şöhretten daha fazlası; bir fikir, bir duruş, bir sevgi anlayışı olduğunu söyler.”Benden öte” olan, ardında bıraktığı eserler ve düşüncelerdir.”Benden ziyade” yani “benden daha önemli” olan ise bu düşüncelerin nesiller boyu yaşaması, insanlığa ışık tutmasıdır. Tıpkı o bir metrelik bahçe duvarları gibi,”ben”i hapsetmeyen, fikri ve sevgiyi herkesle paylaşan bir anlayış. Kaç sanatçı har hafta evinin adresini verip “ Lütfen bana yazın, ama muhakkak yazın” der ve demiştir?
Barış Manço, bir müzisyen, bir sanatçı olmanın çok ötesinde, modern zamanların bilgesi ve ozanıydı. O,şarkılarıyla sadece kulaklarımıza değil, ruhlarımıza da seslendi. Moda’daki evinin alçak duvarları nasıl komşularıyla arasına bir engel koymadıysa,”Benden Öte Benden Ziyade” de onun felsefesinin zaman ve mekân tanımadan, yüzyıllar sonrasına bile ulaşacak o engelsiz, kucaklayıcı davettir.
Yaz dostum, Barış Manço gibi “güzel seven” adamlar, bu dünyadan göçseler de felsefeleriyle sonsuza kadar yaşarlar.
O,notalarının arasına yalnızca melodi değil, bir yaşam felsefesi, nesiller boyu çözülecek bir “gönül kodu” saklamıştır.
Onun sanatı, dijital okyanusta kaybolan bir veri zerresi değil, yolunu kaybedenlere yol gösteren bir pusula, savrulan ruhlara tutunacak bir çapadır. O,fiziksel olarak aramızdan ayrılarak “benden öte” olanı başardı; ancak ardından bıraktığı bu ölümsüz kodlarla, her birimizin kalbinde “benden ziyade” yaşamaya devam ediyor…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder