KENAN OFLAZ:
ŞİİRİMSİLERİM
İğneyi kendine batıran bazı insanlar görüp şaşırsak da, hem iğneyi hem de çuvaldızı kendisine batıran ender insanlardan birisi Kenan Oflaz’dır…
2019 yılında ŞİİRİMSİLERİM ismindeki kitap, çuvaldızı da kendine batırdığı bir ömre yayılmış çalışmaları, hiçbir ticari düşünce, ünlü olma düşüne kapılmadan yayın yaşamına giren eserlerini bir araya toplamış.
Kitabın ilk sayfaları bir ders niteliğindedir. Beyaz sayfanın ilkinde şöyle bir sesleniş;
“ Bütün çağlarda yaşamış olan ve günümüzün gerçek ozanlarıyla yazarları manevi varlıkları önünde eğilerek; saygıyla selamlıyorum.”
Sonraki sayfalarda ise şiirin tanımından, dönemlerinden tutun da bu çalışmayı niçin yapıp, kitabını yayınlama amacına kadar tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Üreten ve üretmeye yazgılı dimağlar için yaşama tutunmak ve bildik insan yaşamlarının sonrasında yaşamak, geride sözcüklerle inşa ettikleri eserleri bırakmaktır. Bilirler ki sözcükler de, ışın demetleri gibi, açık olan ve karanlık her yere sızar; kendi ülkesinin aydınlığını taşımak için…
Kenan Oflaz’ın yazar tarafını biliyoruz. Hiç doymadığı ÖĞRETMEN sevdasını da… Yaşadığı şehir ve alacaklı olduğu bu ülkeye “Borçluluk, vatanperverlik” duyguları içinde, her türlü kaygı ve tasadan uzak doğanın yarattığı doğal bir orman gibi faydalı olmak…
Almadan vermek; Kenan Oflaz için sıradan ve oldukça insanı; filozofun dediği gibi; “ Pek insanca” bir görev…
112 sayfalık Şiirimsi kitabı, şiir tanımlamaları ve ozanın-yazarın hissiyatıyla başlıyor başlamasına ama çok ilginç aşamalardan geçiyor. Bildiğimiz, geleneklerimizde çok önemli yer tutan; Çıraklık, Kalfalık ve Ustalık dönemleri gibi dönemleri gözledim.
Haklı olarak ilk önce “Şiirimsi” dediği eserlerle çıraklık döneminin saf ve samimi dokunuşlarıyla yeryüzüne çıkmış mısraları paylaşıyor. Sabır edip diğer sayfalara ilerledikçe artık “Kalfalık” dönemine geldiğini sadece gözlerinizle değil zihninizle de anlıyorsunuz.
2017 yılında yazdığı, bir yerde yaktığı bir ağıt gibi; Deniz ve Hasret şiiri, Kumbağ’da ki yazlıktan sesleniş… Ana ile oğlun konuşması da diyebiliriz; dalgalar vurup, bu şiire eşlik ederken Kumbağ kıyılarında.
Kenan Oflaz’ı biraz tanıyorsanız Cumhuriyet ve ATATÜRK sevgisini, iliklerine işleyen o yüce destanların bir parçası olduğunu Ebediyen Atatürk şiiriyle bir kez daha kazımış; beyaz kâğıdın, sonsuza dönük sayfasına.
1995 yılında yazdığı şiiri; Gelmezsen Eğer Seni Özlerim, eseri özlem nedir bilen herkesin sahipleneceği bir şarkıdır aynı zamanda. Şiir sevgisine aç olan birisine okutsanız; “ Bu benim şiirim, beni de anlatıyor” diyerek hemen sahiplenecektir.
2016 yılında yazmış olduğu Gözüm Tok her şeye şiiri tam manasıyla Kenan Oflaz felsefesini iyice dışa vuruyor. Önce şehrine, sonra da ebedi hayatın açıklanamayan gizemli sonsuzuna bir haykırış olmaktan öte, bir ömrün de nasıl geçtiğinin öyküsü…
Hey Yar isimli şiiri, türkü tadında; defalarca okunup, dinlenecek ritme, hissiyata sahip…
Filozof yanı ve ustalık dönemi içine alınabilecek bir şiir İdam Mahkûmuyuz, isimli eseridir. Çok nettir görüşü ve düşüncesi;
“ Doğanın idam mahkûmuyuz/İdamımız ne zaman acep/Sur-i İsrafil mi çalacak ne/Kavuşuverecek aslında beden”
Dünyevi koşuşturma, unutmaya yazgılı insanı ve insanlığı belki de en güzel Olacak Bak, şiiriyle anlatmaya, uyarmaya çalışıyor. İçindeki öğretmen sızısı, öğrencilerine doymamış bir öğreticinin yürek yangını; ÖĞRENCİLERİM şiiriyle; sadece dile gelmiyor, karanlığa, duygusuzluğa, pişkinliğe de sesleniyor.
Kitabının sonlarına yaklaşırken bir babaya, bir Yunus’a sokuluyor ozan. Herkes sinerken “Ölüm” sözcüğünden, O ise; “ Ölümüm, bir hisli müzik dinlerken olacak” diyerek, evrim karşısında saygı duruşuna geçiyor.
Sonra; bir Köroğlu iniyor sahaya. Sesleniyor Bolu Beyleri gibi haksızlık yapan bütün ağalara, beylere. Ve kitap, Yunus şiiri ve Zor Zamanlar dediği 1946 yılının öyküsüyle son buluyor.
Kenan Oflaz’a nasıl TEŞEKKÜR edeceğimi bilmiyorum. Yitik köylerin, yitirilecek kasabaların, Kerem ile Aslı gibi sevme ve inanma biçimlerinin eriyip, kayıp medeniyetler denizine aktığı bu zamanlara not düşüyor. Sürekli iğneyi de, çuvaldızı da bir kez olsun “Canım yanmadı ki” diyerek kendine batırmaktan geri kalmadığı, koca bir ömrün imbiğinden geçirip en tabi halde şehir ve ülke insanına sunduğu bir demet; bilgi, samimiyet, edebiyat, felsefe ve insaniyet içinde…
Vedasal bir selam ve sevgiyle; taşmış-dolmuş
bir ruh alemi içinde…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder