26 Şubat 2025 Çarşamba

ZAHİT GÜNEY

 


                                                          ZAHİT GÜNEY

             ( Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim )

     Zahit Güney ile tanışma yolculuğumu rahmetle andığım İsmet öğretmene borçluyum. Bazen birkaç kez görüşme, birbirini tanıyacak insanların yıllara dayalı bekleme molalarını ortadan kaldırır. Bir şiir, bir öykü, bir şarkı, resim; nasıl bizi bir yerden diğer zamanlara taşıyorsa, tanıştığımız insanların insan ve sanatçı yönü, bizi zamanlar arası sörfe davet eder. Kaygılarımız, tasalarımız, bazı çekincelerimiz kendiliğinden geri çekilir. Bir kültür arkadaşlığı başlar…

   Zahit Güney’i tanıyanlardan ve aynı zorluklar içinden süzülüp şehrimize gelen insanlardan birisi de İlyas Güneş’tir. Onun yardımları, Zahit Güney ismini, anılarını ve sanatını sürekli gündemde ve güncel tutmamız sayesinde iki kitabına ulaştım.

    Kızı Hülya Hanım, Zahit Güney’in 2006 yılında okuyucusuyla buluşan eseri İnsan Yanım’ı babası yerine imzalamış;

“ Zahit Güney’in şiirlerini okumak bir ayrıcalıktır. Zahit Güney adına…”

   Bu düşünceye katılıyorum. Sanatçı, kendini anlatır, duygularını yazıya döküp esere haline getirirken, harcadığı çabalar, kişiden kişiye değişebilir. Bazı sanatçılar insan sınırlarını zorlayan duygusal yoğunlukların, ağırlıkların içine girerler. Çabaları, yükleri, sevinç ve hüzünleri çok büyüktür. Sözcükler yetmez olur ve yıllarca o sözün, sözcüğe dökülmesini beklerler; bir derviş felsefesi içinde.

     Beş yıl arayla iki eserine ulaştığım Zahit Güney’in her iki eseri de biyografik roman gibi; tadı-tuzu tam yerinde. İnsan Yanım 2006 yılı, Yaşım Hep On Bir ise 2011 yılında yayınlanmış.

   Şiirlerinde duygu yüklü yüreği herkese seslenir. Anneye, eşe, torunları Bilge ve Berk’e, kızı Hülya’ya. Baba’ya seslenişi ise şiirsel bir ağıt, ağıtsal bir şiir; sanırsınız ki bütün baba özlemlerine; bir merhem, bir gözyaşı ve bir SARILIŞ…

   Yaşım Hep On Bir eseri; bir alıntı ile başlıyor; “ Babama” dedikten sonra altına Cemal Süreya’nın bir dizelik şiirini sunuyor; “ Sizin hiç babanız öldü mü?”

   Hâlbuki hiç babasını tanımadan milyonlarca çocuk var. Şair de bunu biliyor. Kendi babasının özlemini, sevgisini, aynı özlem ve sevgi arayışı içindekilere bir armağan, evrensel bir bağ kurma aracı olarak mısraları, şiiri seçiyor. Çünkü romanın dehlizlerinde kaybolmak yerine, o an haykırışını bir veya birkaç dize, sayfada haykırmak istiyor; tüm dünyaya, belki bizim görmediğimiz, hissetmediğimiz, her uçsuz bucaksız yerlere…

   Çok keskin ve kalıcı sözlerin altına imza atıyor. Babasının öldüğü an, çocukluğunun da öldüğünü anlatan dizeler; Baba’ya söylenen, belki yakılan türkünün ilk dizeleri…

 “Senin öldüğün gün

 Çocukluğum da öldü

 Sokakta”

   Beşinci sayfa, anne ile banın yokluğunu birbirine sokulan iki insanın duygularından bildiren o duyuru;

 “ Yine o gün/ Sudan çıkmış/ Balıklar gibi/ Öyle bitkin/ Öyle bitkin ki/ Annem/ile/  Ben; Kollarımız/ Dört kırık dal/ Ayaklarımız/ Süpürge…”

   Annesinin hayat arkadaşı, küçük çocuğun babası; sırra kadem basmış halde, başka dünyalara uğurlanmış… Bütün canlı yaşamında tekrarlanan bir sahne gibi olsa da; her tekrarın tuzlu suları, acının renkleri, sesleri, tonları çok farklı olur. Belki de şairliği o zaman başladı; saf acıların, hüzünlerin, çaresizliğin şiir eliyle çare üreteceği, yaşamın içinde başka yaşamlara gülümseyeceği anlarda…

   Eserinin 25.sayfasında Can Yücel’in babası Hasan Âli Yücel için yazdığı şiirden alıntı yapıyor;

“ Hayatta ben en çok babamı sevdim” demiş üstat; -Bu dizeler benim dizelerim olmalı. Kimse Can Yücel’e inanmasın…

  Öyküler okurmuşum gibi okudum şiirlerini ve şiire dönüşmüş hikâyelerini. Kimi satırların altını, kimisi de üstüne çizikler, işaretler koyarak… Doğaya, mitolojiye, çevresindeki değerlere değer katan, zamanın değirmenlerinde un ufak olacak olan her şeye dokunmuş, onları kendi şiiriyle, kendi zamanına davet etmiş; taşımış. Hakiki sanatçıların her daim yapmak istedikleri şeyler; zaman kavramlarını nazikçe bir kenara atıp, zamansızlığa dokunmak; ebedi yaşamı, yaşamın içinde yakalamak ve tutmak…

   O’nun şiiri tam bir aşk serüveni… Babaya, doğaya, mitlere duyduğu özlem, yeryüzü algısını şenliğe çeviriyor…

 Güven SERİN 

  


Hiç yorum yok: