24 Haziran 2023 Cumartesi

ŞEHİR UYURKEN BİR ADAM UYUMUYOR

 

Kamera; Güven


Kamera; Güven

                                    ŞEHİR UYURKEN BİR ADAM UYUMUYOR

      Şaşırmanın sonu yok bu dünyada. Laf açılınca herkes sonlu ömürlerden söz edip bir güzel “İç” çeker, ama gel gelelim, yaşamları yaşanılmaz bir hal içinde kıymık kıymık etmeden de geri durmayız…

      Koca şehir uykusuna yatmışken yaşı sekseni geçmiş ( 82 ) Aytaç Oy ise izine geldiği Tekirdağ’ın sokak ve caddelerinde artık bedenini taşımakta zorlanan ayakları üzerinde; dimdik, şehrin edebi hayatı için koşturuyor.

   Elinde şiir kitabı, ona söz vermiş olan insanları, bir türlü ulaşamadığı telefonlarını aramaya bıkmıyor. Yatağına hiç doymamış bir nehir gibi akıp duruyor; doğduğu, yazdığı, okuduğu, anılar biriktirdiği şehirde…

    Bir haftalığına geldiği şehri bir türlü “gurbet” yerine koyamıyor. Çerkezköy Bakımevi onun şimdiki durağı oldu. Oysa Çerkezköy de Tekirdağ’ın ilçelerinden birisi; bir iki saatlik uzaklıkta…

  Aytaç Oy, kendi şehrine bir hafta izin alarak geldi. Ona sorarsan;

 “ Yapılacak bir sürü işim var.” Diyor. Ve işlerini bitiremediği için iznini bir hafta daha uzattı. Kolay mıdır; seksen yıl yaşadığın bir şehrin birkaç saat uzaklığına düşmek? Kalbi edebi aşkla taşan, yüce duygulardan beslenen insana birkaç bin km uzaklık gibi gelmez mi?

   Aytaç Oy’un “ Yapılacak işlerim var!” dediği işler nedir acaba? Hemen söyleyeyim; eskiden basılmış kitaplarını tekrar bastırıp Tekirdağ okuyucusunun edebi sofrasına sunmak için! Sadece kendi kitaplarını değil, ağabeyi Aydın Oy’un da kitaplarını yeniden bastırıp, Tekirdağ edebi hayatına bir çeşni, zenginlik taşımak için…

   Diyeceksiniz ki bu yaşta bu heyecan niye? Koca şehir uyurken bu adamcağız-ihtiyar şair niçin uyumuyor?

   Hemen söyleyeyim; evrensel aşk denen şey, genlerine işleyip kanına, kaslarına, bedenine dayanak olup derman sunduğu için…

   Koca şehir kütüphanenin yolunu bilmez, kitap yazmak, bir eser yaratmak nedir diye düşünmez, kendinden başka bir şeyle meşgul olmazken, yaşı sekseni geçmiş bu adam uyumuyor ve halen, yeni şeyler peşinde; sokak sokak, cadde cadde bastonu elinde koşuyor…

   Lafa başlarken dedik ya şaşırmanın sonu yok bu dünyada. Yok, bu şehirde…

    Şöyle sağlam bir hesap yapsak, şehrimizin, yaşadığımız yerin yararına, kendi kabiliyeti, hünerleri ve zenginlikleri eşliğinde kaç insan fayda sağlıyor diye; çok komik bir rakam, insan sayısıyla karşı karşıya kalırız!

    Ya gerisi? Aman sessiz olalım! Onları bu değerli gaflet uykularından uyandırmayalım! Doğrusu çok kızarlar bize! Hatta kitap neymiş, yazı neymiş, düşünce neymiş deyip;

 “ Bize akıl değil para lazım” deyip bir güzel de canımızı okuyacak sözleri mermi gibi önce ruhumuza saplayıp yaralarlar gönüllerimizi…

  Aytaç Oy’a “Senin kitaplarını, Aydın Oy’un kitaplarını bastıracağız” diye söz verenlere de bir çift söylemek isterim;

   “ Yazık ve ayıp değil mi bu insanı kandırmanız?Net,şeffaf olmak çok ucuzken,gafletin perdesine dolaşmak nasıl bir hevestir; nasıl bir açlıktır acaba?”

Güven SERİN  

  




Hiç yorum yok: