EYÜP MEZARLIĞINDA BİR ŞAİR YAŞIYOR
Şairler, ne çok eli öpülesi ve sözü işitilesi insanlar; insanlık yolculuğunda ne ağır yüklerin altında ruhlarıyla birlikte iki büklüm oldular ve oluyorlar…
Hiç mezarlıkta şair yaşar mı? Yaşar elbet! Truva antik diyarında, viraneliklerinde nasıl yaşıyorsa Homeros, dolaşıyorsa Burgazada’nın kayıkları ve kayalıkları arasında Sait Faik, Bedri Rahmi ölmemişse, henüz susmamışsa son evin dumanı, şairler, yazarlar gibi sonsuzluğun uçsuz bucaksız dünyalarında yaşıyorlar…
Eyüp Mezarlığında da Ziya Osman Saba yaşıyor; Atila İlhan’ın, Yahya Kemal, Turgut Uyar, Tezer Özlü, Özdemir Asaf, Orhan Veli Kanık, Edip Cansever, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Aşiyan Mezarlığı servileri altında yaşadığı gibi yaşıyor ve sürekli sesleniyor yaşı ilerlemiş bizim gibi zamanlar arası dolaşan kimseciklere;
“Hiç olmazsa unutmak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar…
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum…
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgilim…
—Doğduğum ev. Rahatlayacak
içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…
Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar…
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
Kim özlemez ki çocukluğunu? En kötü talih, düş, kâbus, yaşanmışlık bile geçen zamanın üfürdüğü, sihirli kollarıyla sardığı çocuğun geçmişe olan açlığı, yaşlanan, pişmanlıklarla dolu beden ve ruhunu özlemler içinde, yanıp tutuşarak hırpalamaz mı?
Tekrar çocuk dizlerimizdeki yaraların açılması ne demek? Günün, gecenin her saatinde karanlık çeliği, futbol, voleybol, yakar topu, saklambaç, kartopu oyunları oynamak değil mi? Komşu Osman ve Kazım’ın hünerli elleriyle yaptıkları uçurtmaları leyleklerin çok uzaklardan geldiği zamanlarda uçurmak değil mi?
Bir sürü yük ve gerçek denen şeyler yan yana… Öylesine çok ki yapmak istediklerimiz.-Öylesine çok ki ALMAK istediklerimiz, yetmeyen zamanın geçen yıllar karşısında hep yenik düşeceğimizi bile bile, şairin cesurca sorduğu soruyu; “ Ah nasıldı yaşamak?” dahi soramadan kayıp giden insanlar, insancıklarız hepimiz…
Mezarlıklarda yaşar şairler. Önce denizin kıyıcıklarında, dağlarda, deniz fenerlerinin öykülerinde, bir sevgilinin kor yangını kokusunda, Galata’da, Kadıköy’de, Aşiyan’da, Moda’da, Truva, Olimpos, Efes, Trakya, Frik, Likya diyarlarında velhasıl duyguların, hissiyatın ve insanın olduğu her yerde yaşarlar…
Konumuz hazır şairlerden açıldı, şiirler yükseldi gökyüzüne, bir de Oktay Rıfat’ın dizelerinden birkaç dize paylaşalım;
“Hatıralarda dal istiyor
Kuşlar gibi konacak.”
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder