13 Şubat 2023 Pazartesi

ADAM SIMSIKI SARILMIŞTI CİGARASINA

 

İnternet

                            ADAM, SIMSIKI SARILMIŞTI CİGARASINA

          ( Kara Şubat )

 

  Gün doğalı birkaç saat olmuştu. Erkenci olanlar işlerine gitmek için yola koyulmuşlardı. Kolordu’dan Muratlı Caddesi şadırvanın olduğu yerde gördüm; soğuk ayaza rağmen, üzerindeki parkenin fermuarı açık, sanki soğuğu ve diğer insanları görmez haldeki adamı.

  Sımsıkı tuttuğu kırmızı çakmağı baş izahından daya yukarı kaldırdı. Gazı var mı yok mu? Daha kaç cigara yakar diye iyece kontrol ettikten sonra, sanki onu izleyen birisi çakmağını alacakmış gibi, kara kış zamanları, sert kuzey rüzgârından üşüyen bir köy insanı gibi sarılmıştı, teneke sobasının borularına sarılır gibi.

  Üşümüyordu… Yüzünü, engin denizlere bakan, çıkacak rüzgârda o limandan ayrılıp diğer limanlara gidecek kaptanın iç rahatlığını, dünya ile ilgili her türlü gaileyi (dert, keder, üzüntü ) geride bırakmış gibi, ağzının yan tarafına tutturduğu cigarası, en lüks araçla gezen şoförün çalımını, gizemli bir teslimiyeti de gizliyordu…

  Ayakkabıları oldukça büyük ve uzun, burunları geniş, sanki her ikisinin de önü kalkmış, ortası göçük, insanları-çocukları eğlendiren palyaço ayakkabılarına benziyordu.

  Hiç kimseyi duyacak, görecek bir halde değildi. Soğuğa rağmen iki büklüm halde paltosuna iyice sarılmış, küçük çayhane önünde oturan adam seslendi tanıdığı adama:

—Ne güzel çekiyorsun dumanı içine. Yalancı mutluluk seninki… Hayali, bir seraba koşmak gibi! Üstelik sağlığına, ciğerlerine çok zararlı…

—Ne fark eder! Güneydoğu’da; Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Hatay, Diyarbakır’da kıyametler yaşanırken, gerçek olsak ne olur, hayal olsak ne olur?

  Ona seslenmiş, laf atmış tanıdık adam başını öne; yerin dibine eğmeden önce, içerideki insan soluklarından, kaynayan çay suyunda iyice buharlaşmış, camları iyice kapanmış çay ocağına seslendi:

—İki çay…

  Bir anlık görmüş olduğum manzara böyleydi. Kıyametlerin iç içe geçtiği, ileride Kara Şubat olarak anılacak zaman diliminin en kıyıcığında, bir yudumluk yaşamın içinde iki tanıdığın konuşmasını öyküdeki gibi Kara Keşiş ile konuşan oldukça vasat biliminsanı geçti gözümün önünden:

—Bilim insanı: Neden bana hayran hayran bakıyorsun? Benden çok mu hoşlandın?

—Kara Keşiş: Evet. Haklı olarak Tanrı’nın seçkin kulu olarak adlandırılacak birisin. Sende benim gibi sonsuz gerçeğe hizmet ediyorsun. Düşüncelerin, niyetlerin, öğrendiğin bilim, sürdürdüğün yaşantı, tümüyle Tanrısal, göksel bir nitelik taşıyor.

—Sonsuz yaşamın anlamı nedir?

—Her türlü yaşamda olduğu gibi mutluluk içinde yaşamaktır. Yaşama zevkidir. Yaşamın anlamını kavramak en büyük zevk sayılmalıdır…

  Güne başlarken bir serabın, hayalin içine mi daldım diye düşünmeden edemedim. Yazı bilimi böyle bir şey olmalı! Önce, hüznün, acıların erdemine ulaşmak ve sonra: Sonsuz yaşam içindeki anlamı kavrayıp yaşama zevkine yaklaşmak; arınmış ve saf halde…

   Bir anlığına, çakmağına, cigarasına sımsıkı sarılmış adam öyle göründü gözüme; günlerdir içimize çökmüş, topak topak olmuş acıların, görüntülerin, seslerin kara bir tesellisi olarak…

 Güven SERİN 


 

 

 

 

 



Hiç yorum yok: