27 Temmuz 2022 Çarşamba

BİR İNSAN,BİR ÖYKÜ,BİR KOMEDİ

 

İNTERNET


                                   BİR İNSAN, BİR ÖYKÜ, BİR KOMEDİ

 

  Tekirdağ sahilinde, Özgürlük ve Barış Parkı yakınlarında bir etkinlik yapılmış, sona ermişti. Çeşitli hediyelerin yanında ünlü bir Tekirdağ firması da küçük kâselere koymuş olduğu üç top dondurmaları dağıttı orada toplanan insancıklara. Dondurmaların sayısı az olduğu için en atılgan, en cesur ve en iştahlı olanlar aldı dağıtılan dondurma kâselerini; birer, ikişer…

   Etkinlik görevlisi bir adam almış olduğu iki kâse dondurmayı alıcı, istekli gözlerden kaçırmak için hızlı adımlarla arabasına doğru gidiyordu. İçinden de şöyle düşünüyordu;

   “ Dondurmalar çok güzel görünüyor. İnşallah önüme bir tanıdık ve kâselerden birisini isteyen bir başka dondurma meraklısı çıkmaz!”

   Elinde iki kâse dondurma taşıyan adamı izleyen bir başka adam da şöyle düşünüyordu;

 “ Adama bak, iki kâse almış. Ne aç, ne utanmaz herif! Acaba, eski tanış olmamız sebebiyle birisini bana vermez mi? Şimdi istemek de olmaz! Hakkımda kim bilir neler düşünür Deyyus!”

   Dondurma kâselerini gözlerden uzak bir yere kaçırmaya çalışan adama baka kalmanın yanında o ana kadar aklıma bile gelmeyen dondurma tatlarına kasap etrafında dolanan kedi ve köpek açlığı içinde uzun uzun baktım. Belki, birisi dondurmaya özendiğimi anlar da;

   “ Kardeşim, buyur bir kâse de sen ye” der ümidimin bittiğini dondurmalar dağıtılırken anlamış olsam bile. Dondurma kâselerinden her alan kişi, kararlı ve dondurma açlığı içerisinde kıvranıyordu. Ne kırılan, ne dökülen ne de geriye kalan bir kâse olurdu bu kadar can, dondurma çekerken…

   Biz yine iki adama dönelim. Etkinlik görevlisi düşünceler içinde arabasına yaklaşmış, artık derin bir nefes çekmek üzereyken, az önce onu izleyen tanıdığı adam ile göz göze gelince şu düşünceleri geçirdi aklından;

   “ Ulan kereste, tam da duracak yer seçmişsin. Şimdi görmesem, görmemezlikten gelsem, sonra fırsatını bulunca bir zararı olur. En iyisi diplomatik bir yolla dondurmalarımı gözlerden, gönüllerden kaçırayım.” Bu düşünceler içinde elindeki kâselere göz koymuş adama seslendi;

 —İster misin?

   Bu diplomatik, bu hileli seslenişi duyan adam da anasının gözüymüş hani! Aynı kurnazlık içerisinde bir cevap vermez mi; ?

 —Ye sen ya!

  Halk arasında nasıl derler; “ Al buradan yak!” Dondurma kâselerini arabasına tam koyacakken, yağmurdan kaçarken doluya tutulan etkinlik görevlisi adam tam manasıyla tuzağa, kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. İstemeyerek de olsa, dondurma kâselerinden birisini “ Yer misin?” dediği adama uzattı. Uzatırken de içinden; “ İnşallah almaz, inşallah vazgeçer!” dediyse de, istemeyerek uzattığı elindeki dondurma kâsesini alan adam hızla yemeye bile başladı.

   İşin garibi bundan sonra oldu. İki kâse dondurmayı kaçıran etkinlik görevlisi, şık takım elbiseli adam, diğer dondurmayı, yani kalan bir tek kâseyi kaçırmaya gerek kalmadığını anlayınca kendisi de yemek isteyince dondurma kâsesi yana kayınca içindeki üç top dondurma da yere düştü.”

   Sizin anlayacağınız sevgili okuyucu, iki kâse derken, bire düşen etkinlik görevlisi eldeki bulguru da kaybetmiş, büyük bir hüzün içinde az önce kendi elleriyle vermiş olduğu diğer dondurma kâsesini yiyen tanıdığına acı acı baktı ve şu düşünceleri geçirdi o yüce aklından;

  “ Ulan namusuz nasıl da yiyor benim yiyemediğim dondurmayı. Gözü kalmış herifin. Ne çok da canım çekmişti, bedava dağıtılan dondurmadan”

   Kasap önünde umutları kırılmış kedi gibi ayrılırken için için gülümseyen bir başka adam; bendeniz, sahili, düşleri, komediyi, trajedileri içime çeke çeke ilerledim uçsuz bucaksız evrenin canlı yaşam sürdüren tek gezegeninde. Yetmeyeni, korkunç mülkiyetleri nazikçe bir kenara bırakarak, unutarak, yok sayarak…

 Güven SERİN 

 

 


Hiç yorum yok: