13 Haziran 2022 Pazartesi

Y ve Z KUŞAKLARI NEYİ ANLATMAK İSTİYOR?

 



İNTERNET

                Y ve Z KUŞAKLARI NEYİ ANLATIP, NEYİ REDDEDİYOR?

  Yaşları 40 ile 60 arası olan anne ve babaların muhakkak bu kuşaklara ait evladı, hatta iki kuşaktan çocukları vardır. Hiçbir zaman kuşaklar arası çatışma, ayrılık, farklı düşünce bu kadar olmamış görünüyor…

   Yakın zaman içerisinde tanıştığım beyefendi de Z Kuşağı kız sahibi. Kuşaklar arası sorunları, onları anlama biçimlerini masaya yatırıp söz etmeye başlayınca kendi öz düşüncesini, başına gelenleri ifade etti. Üstelik bu ifadeler Üniversitede ders niteliğinde tanıklıkları, gerçekleri de birinci derece babanın kendisinden dinledim;

  “ Toplum ve yakınlarımız bizlere onların kafalarındaki baba olma biçimini dayatıyor. Klasik manada evladına karşı çıkıp, her söyleneni dinlemesi, her söyleneni yapması isteniyor. İlk başlarda bende öyle yaptım; kızıma, kendi çevremizden, babamızdan gördüğümüz dayatmaları yaptım. Neredeyse evladımı kaybediyordum…

  Sonra, bu işin yanlış olduğunu, ilk önce bizlerin değişmesi gerektiğine karar verip, onu anlamaya çalıştım. Çalıştıkça kızım da bana, annesine daha yakın, daha açık konuşmaya, davranmaya başlayınca aileye huzur, hoşgörü, hatta özlenen o sevgi geldi.”

  Bu tür konuşmaları kim bilir kaç anne babadan dinledim. Çok azı durumu kavrayıp 21.yüzyılın gençliğinin dönüşümünü anlayıp, katı tutumdan vazgeçip, sevginin, hoşgörünün elini uzatınca büyük başarılara, çözüm ve ortak anlaşma yollarına gitmeye başarmışken, reddedenler, halen 30–40 yıl öncesinin baba ve anne-lik savaşını verenlerin nasıl da savaşı kaybedip aile içinde şiddete, kırgınlıklara, korkunç girdaplara düştükleri, görünen acı bir gerçek…

 25 yıllık dostum da böyle bir savaşın yitik, kaybeden tarafında bu dünyadan kırık, anlaşılmamış olarak gitti. Hâlbuki bir çocukları vardı. Her iki tarafın istediği şey anlaşılmaktır… Bizler daha deneyim, daha yaşlı, gün-görmüşsek, niçin değişemiyoruz? En değerli varlıklarımıza; CANLARIMIZA, niçin, “Elalem ne der?” korkularıyla anne ve baba-lık yapmaya kalkıyoruz?        

  Eğitim ve öğretim kurumlarımızın en küçüğünden tutun da Belediyelerimizin birçok birimine kadar, tıpkı Kurtuluş Savaşı felsefesi gibi “ Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” felsefesi, ülkenin bütün çocuklarının, bütün kuşakların önce iyi anlaşılıp; GELECEĞİMİZ dediğimiz düşünceye uygun sarılışlar, dönüşümler, büyük reformlar yapmalıyız…

  Kendi çocuklarımızı istediğimiz kadar ayrıcalıklı yetiştirelim. Ülkemizin tamamı önemsenmezse, çocukların büyük çoğunluğu daha küçük yaşlarda hırpalanır, kötü eğitim, kötü beslenme, kötü davranışlarla büyütülürse, toplumun huzurlu, milletin hoşgörülü ve devletimizin başarılı olmasını beklemek hayal olur…

  Çocuklar, hepsi anlaşılmayı doğuştan hak ederler. Anlaşılmak, sevgi gösterisi içinde büyütülmek şımarmak değildir. Gelişmiş uygarlıklar nasıl önemsiyor, nasıl özgüven, görgü sahibi yapıyorsa evlatlarını, bizler de öyle sarılmalıyız kuşaklarımızın farklı olan taleplerine, davranışlarına…

  Unutmayalım ki Z Kuşağı, giyimi, beslenmesiyle tam manasıyla kendisine dayatılanı reddediyor. Farklı bir şeyler denemek istiyor. Namusun belin altında olduğunu değil beyinde olduğunu anlatmak istiyor. Beslenme biçimlerinin de yeterince anlatılıp, anlaşılmadığı için reklâm dünyası altında ezilmeleri onların suçu değildir.

  Biz büyüklerin tekrarladığı safdillik'lerin sayesindedir. Sürekli KAPİTALİZM şöyle, böyle diyoruz ama onun nimetlerine; uçaklarına, akıllı evlerine, haberleşme sistemlerine ilk önce bizler oturuyoruz. Sonra da kapitalizm çocuklarımızı kuşattı, diyerek KÖR gönlümüzü rahatlatıyoruz.

  Bilgi, sadece diploma almak değildir. Eğri, büğrü, yanlış, karanlık veya kullanmaya kalkan kötülüğü reddetmek, ona mesafeli olmak ve onunla baş edebilmektir. İşte o yüzdendir çocuklarımıza; Z ve Y Kuşaklarına çok farklı eğitim, dönüşüm biçimleriyle sahip çıkmalıyız;

    Eğlenceli, hoşgörülü, bilim ve sanattan da destek alarak… Görün bakalım nasıl bir barış, nasıl bir hoşgörü ve sevgi rüzgarı esecek…

Güven SERİN  

 

 


 


2 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Ne haklı bir yazı! Özelde, çocuklarımızı çok iyi dinlememiz gerektiğine inanıyorum. Her şey bir yana, bize açık olurlarsa koruyabiliriz onları. İyi dinlememiz gerekliğinin bir sonucu da böylece zamanı kavrayabilmek, ona göre tavır almak. Genelde ise, tam da dediğiniz gibi, zamanının ruhunu kavrayarak her çocuğa, her gence özen göstermeliyiz. Bilhassa son yıllarda çocuklarımızın fazlasıyla ihmâl edildiğini, gelecek umutlarının soldurulduğunu düşünüyorum. Hem bireysel, hem yöneticiler anlamında yapmamız gereken çok şey var. Kaleminize sağlık!

GÜVEN SERİN dedi ki...

Çok teşekkürler Klio'nun Şarkısı,katkıların,duyarlılığın için...