20 Ekim 2021 Çarşamba

SANATÇI ÇOK ÇABUK UNUTULUR

 


İrfan DOĞRUSÖZ
Malkara Tekirdağ

                                 SANATÇI ÇOK ÇABUK UNUTULUR

                 ( İrfan Doğrusöz ve Şadiye Erdölen anısına )

 

  Vefa; kısacası sevgiyi sürdürme bağlılığı hemen her insanın ağzından düşmez de iş uygulamaya gelince, dün ne yediğimizi de unuturuz. Şehrimizin sanatçısı, yazarı bir eğitimcinin duyarlılığından esinlenerek bu çalışmayı yapıyorum. Aytaç Oy’un Dilek Gazetesi 53.Sayısın 2 Temmuz 2007’de yazmış olduğu köşesinde şöyle bir yazı var;

 “ Sanatçının Kaderi

 Sanatçılar çok çabuk unutulurlar… Gündemdeyken milyonların beğenisini kazanan, afişleri duvarlardan düşmeyen insanların kendi yanlışlıkları sonucu son zamanlarını sefalet içinde geçirmelerine neden olur.

    Ama sanatçılar gündeme damgasını vurdukları, ortaya koydukları sanat eserleriyle anılırlar… Bir film, bir şarkı, bir heykel, bir resim, fotoğraf olabilir.43.Tekirdağ Kiraz Festivali son günü olan 19 Haziran’da yitirdiğimiz Şadiye Erdölen de resim öğretmenliğinin yanı sıra bir ressam, bir heykeltıraş bir seramikçiydi. Bir sanatçı idi Erdölen. Tekirdağ Kiraz Festivali amblemini çizin kişiydi Erdölen.1960 yıllarında Tekirdağ’da görev yapan resim öğretmeniydi Erdölen. Ve çizdiği amblemin alt bölümünde yapıtının kendisinin çizgileri olduğunu gösteren ufacık “ Ş.E.” harfleri koyarak “Bana bu ödül yeter” diyen, başka bir karşılık beklemeyen bir sanatçıydı Erdölen. Gelin görün ki festivalin ilk yıllarında belleğimize kazınan “ Ş.E.” harfleri bu sanatçıya çok görülerek kaldırılmış…”

  Aytaç Oy’un sanatçı duyarlılığı içinde 13 yıl önce yazdığı bu yazı derinliğini, acısını ve sızısını halen koruyor. Kalp atışları duyuluyor. Sanatçının şehir sevgisinin yanında toplumsal, sosyolojik duyarlılığının beslenme biçimi; sevgi bağlarından-vefadan başka bir şey değil…

  Aytaç Oy’un 2 Temmuz 2007 günü yazısında bir başka sanatçıya da yer verdiğini gördüm. Malkara doğumlu Dr.İrfan DOĞRUSÖZ. O da 17 yıl önce ölmüş. Sesini, soluğunu, hünerlerini sadece doktorluk-sağlık sahalarında değil, Tük Müziğinin bahçelerinde de göstermiş bir sanatçı…

  Her geçen gün cehaletimin daha belirgin hale gelmesi; bilginin, öğrenmenin ve öğretilerin ne büyük bir okyanus olduğunun da farkına varmama neden oluyor. Aynı zamanda şehir hafızamızın vefa, okuma duygusundan yoksun olunca İrfan Doğrusöz gibi sanatçıların dehasını da anlamadan yaşayıp gidiyor görünüyoruz. Belki de ne yaşıyor, ne de yaşamıyoruz…

   İrfan Doğrusöz kimdir? 1927 yılında doğan sanatçı ilköğrenimini babasının da teşvikiyle İstanbul Belediye Konservatuvarında gördü.1950 yılında İstanbul Radyosunda ses sanatçısı olarak çalışmaya başladı.1955 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirerek doktor oldu.

  Efsane takım “ Vefa” nın genç takımında futbol oynadı.”Sporular Marşı”nı besteledi.1963’te İç Hastalıkları Uzmanı oldu.1967 yılında tıp alanında çalışma yapmak amacıyla ABD’ye gitti. Kültür Bakanlığı Klasik Türk Musikisi Korosunda ses sanatçısı olarak görev yaptı.100’e yakın şarkı, saz eseri, çok sesli Türk Musikisi denemeleri, marşı, ayin-i şerif ve müzikal hikâye şeklinde besteler yaptı.

  İrfan Doğrusöz iyi bir doktor, bestekâr olmanın yanında vefa bilir bir insandır. Bunun göstergesi olarak kurmuş olduğu sevgi bağları; Tekirdağlı şairler, Aytaç Oy, Zeynep Karakaya Demir ve Cahide Ulaş gibi…) şiirlerinden besteler yaptığı gibi şairlerle ortak yapıtlarda bir araya geldi.2003 yılında ABD’de vefat eden İrfan Doğrusöz’ün cenazesi İstanbul-Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan tören sonrası vasiyeti üzerine doğum yeri Malkara’da toprağa verildi.

  İrfan Doğrusöz,” İtri, Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey”  gibi bestekârlarınla birlikte olma inancı içinde şu sözü söylemiş; “ Ölümden korkulmaz” demiştir. İrfan Doğrusöz’den geriye çok şey kalmıştır. Bizler unutsak da, tarihin sayfalarına, müzik severlerin gönüllerine, müzisyenlerin belleklerine kazınılan şiirler, şarkılar ve besteler; kendi küllerinden tekrar tekrar doğar ve yaşar; üstelik efil efil esen değerli bir bahar rüzgârı gibi; yaşam ve yaşatmak kokar…

“ Sevdadan Vazgeçmek

Sevdadan vazgeçmek pek kolay olmaz

Gönüller perişan, aşkları solmaz

Bak neler söylüyor bağrımdaki saz

Sevmekten usanma, hayat yalanmış

Kadına naz yaraşır, erkeğe niyaz

Sevda kanunu tahsil et biraz” 

Güven SERİN 

2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Vefa'yı İstanbul'da bir semt olarak biliyor çoğunluk. Aksi takdirde Şadiye Hanım'ın bıraktığı iki harflik naçizane izi bile isteye silemezdi hiç kimse. İnsanlara, değerli sanatçılara hak ettiği değeri vermemek, çok çabuk unutulsun, izi tozu kalmasın zihniyetinde olmak ne acı. Tarihi eserlere, yeşile yapılan saygısızlık, bilinçli yok etme süreci başlatma girişimleri de hep bu türden ruhsuzların eylemi.
Sondaki şiir muhteşemdi. Duyarlı yüreğinize, kaleminize sağlık Güven Bey...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Katkıların,düşüncelerin için teşekkürler Zeugma...