İnternet
ARTIK HERKES YALNIZ!
Seksenli yıllarda dansçı,
doksanlı yılların başında pop sanatçısı olarak ünlenen Hakan Peker’in konuk
olduğu televizyonda, yerden göğe kadar sanat, sanatçı ile ilgili sorular sorulup,
çok samimi cevaplar alınıp verildi…
Program sunucusu
aklına gelen her soruyu sorup kendince doyurucu cevaplar aldıktan sonra konu
dostluklara geldi.1980’li,1990’lı yıllardaki dostlukların şimdi nasıl olduğunu
sorunca sanatçıya;
“ O,günün şartları
şimdi yok! Herkes kendi çalışmasını, sosyal dünyadan; İnstagram,Facebook ve
diğer kanallardan yapıyor.Artık birilerine ihtiyaç yok!” dedikten sonra şu
sözcükleri de ekledi;
“ Artık herkes yalnız!”
Sanatçının yüzündeki
yalnızlık bütün çıplaklığı ile gün yüzüne çıktı… Gelişen, güya ilerleyen
medeniyetlerin kaçınılmaz sonu mudur yalnızlık? Belki de çeyrek yüzyıl sonra
kimse evinden dışarı bile çıkmaya tenezzül etmeyecek! Her şeyi ayağına getiren,
ayağa ve yalnızlığa hizmete adanmış teknolojiler çığ gibi büyüyor…
Dervişane veya
bilgeliğe giden, edebi dünyanın damıtılma sürecine muhtaç yalnızlıklara hiçbir
şey diyemem. Gerekli olan yalnızlıklar-dır bu tür yalnızlıklar…
Günümüzün,
medeniyetimizin yalnızlığı ise oldukça garip… Alışmakta epey zorlanacak bizim nesiller.
Belki de bizden sonrakiler de, geçmişi sıklıkla hatırlayıp, günün objeleri,
yiyecekleri ve beğenileri, selfi veya özçekim-leriyle eğlenip o muhteşem
yalnızlık ızdırabını geçici olarak unutacaklar…
Evrim mi böyle istiyor,
yoksa dünyanın krema ve kaymağını yiyen birkaç ülkenin açgözlü yöneticileri mi?
Sanki yüce
yaratıcının veya evrenin ana kuralı gibi hak ile akıllı arasındaki bağlar;
zenginlik-güç ve haklı olmaya dönüşmüş! Yoksul ve duygulu insanların kabul görmediği,
belki de bu korkunç gidişatı durduracak, organik olana tekrar dönüldüğünde kıt
hale gelecek bu canlıların neslini çoğaltmak için apayrı programlar, yatırımlar
yapılacak; gelecek muhteşem yalnızlıkların ve insanlığın büyük çoğunluğunu
tehdit eder hale geldiğinde…
Öyle bir aşamaya
gelindi ki artık herkes yalnızlaşırken, herkes; yönetmen, şair, yazar, doktor,
öğretmen, mühendis, tarihçi, mimar olabiliyor. İnternetin; arama motorlarının
sağladığı bilgiler yardımıyla pratik hale gelen, getirilen yaşam, kendi kendimize
yetmeyi sağlıyor veya sağlayacağa benziyor…
Burada, bu çalışmada
kimseye akıl verecek değiliz. Toplulukların o büyük koşusunun, büyük
yalnızlığının önüne de geçemeyiz… Herkes ürkmüş o fakirlikten, köylülükten,
kasabalıktan ve hor görülüp ezilmekten… Şimdi herkes ünlü, beğenilir, en fazla
dikkat çeken olma peşinde koşuyor. Etraf, toz duman; bu büyük koşuya milyonlar,
milyarlar katılmış…
Meşhur bir söz var
ya;
“ Herkes aklını pazara çıkarmış,
yine kendi aklını satın almış”
Akıllar bir kez
pazara çıkmış ve satın alanlar da bizsek, kendi kendimizin beğenisine, durmak
bilmez açlığına, ezilmişliğine tutunmuş ve dönen girdabın içinden çıkma
becerisi göstermek gibi niyetimiz yoksa kıymetli yalnızlığımız kutlu olsun…
Samuel Beckett’in Godot’u
Beklerken isimli trajikomik oyununda seslenir iki oyuncudan birisi;
“ Yapacak bir şey yok… Yapacak
bir şey yok…” ve şöyle devam eder ikili arasındaki diyalog;
“Elimizden ne gelir ki?”
Tam da burada insanın
hüneri, zanaatı ve sanatı lazımdır. Bir yerde can simidi olarak peşinden
koştuğu felsefe, edebiyat ve sanat burada iş yapacak, kurtulmak isteyenleri
kurtaracak güce sahip olacaktır; fark edecek derman, takat kalmış ve onlar
görünür haldeler ise…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder