5 Ekim 2021 Salı

ÖĞRETMEN,İŞİNE TUTKU İLE BAĞLI AŞIK BİR SANATÇI OLMALIDIR

 


İnternet


          ÖĞRETMEN, İŞİNE TUTKUYLA ÂŞIK BİR SANATÇI OLMALIDIR

 

      Bir aydın, günümüzden yüzlerce yıl önce; 1800’lerin sonunda öğretmenin-öğretmenliğin felsefesini böyle savunup ortaya sunuyor.

    Anton Çehov gençlik yıllarında Maksim Gorki ile konuşurken kendi idealindeki öğretmenliği izah ediyor;

   “ Öğretmen, işine tutkuyla âşık bir aktör, bir ressam olmalıdır. Oysa çocuklarımıza bir şeyler öğretmek için köye adeta sürgüne gider gibi isteksiz giden öğretmenlerimizin kendileri yarı cahil birer ameledir.”

   Çehov niçin bu felsefeyi savunuyor? Öğretmen işine tutkuyla âşık bir insan olmazsa ne olacağından korkuyor?

   Gerekçesi çok basit… Özellikle Rusya’nın kırsal bölgelerindeki kalkınmanın, eğitimin çok zayıf olduğunu biliyor. Ülkesini seven her insan gibi ideallerini arkadaşı Maksim Gorki’ye anlatıyor;

   “ Çok param olsa burada hasta öğretmenler için bir sanatoryum kurardım. Aydınlık bir yapı olurdu. Hani kocaman kocaman pencereleri, yüksek tavanları olan çok aydınlık bir yapı... Mükemmel bir kütüphane kurar, bütün müzik aletlerini bulundurur, arı besler, bostan eker, meyve yetiştirirdim.

   Onlar için tarım üzerine, meteoroloji üzerine, daha birçok konuda konferanslar düzenlerdim. Öğretmen dediğin bir şeyler bilmelidir; her şeyi…”

   Cehov yaşadığı ülkede, Rusya’da öğretmenler için sıra dışı ortamların yaratılmasını savunuyor. Biliyor ki eğitim-öğretim seçkin insanlar tarafından yapılmaz ise;

  “ Devlet kerpiçten yapılmış çürük bir ev gibi çökecektir…”

   Öğretmenevlerini dahi yaşatamamış,21.yüzyılın Türkiye’sinde gelinen noktada kadrosu olmayan, güvencesi, özlük hakları, aldığı ücretin yaşam standartlarını çok altında olan öğretmenlerin eğitim verdiği ülkemizin durumunu bir düşünün?

   Daha Cumhuriyet kurulur kurulmaz eğitime, öğretmene muazzam değerler verilip, onlara seçkin koşular sağlanmaya başlamış.1940’lı yılların başında ise o büyük devrim; Köy Enstitüleri kurulmuş…

    Tam manasıyla ülkenin, ülkemizin çağlar boyu yakalayacağı o büyük değişimi, dönüşümü Cumhuriyet ile yaşamaya başlamışken; ABD gibi bir cazip güç, cazibeye kanan makamında kalma meraklısı yöneticilerimiz tarafından kabul görüp, kendi bindikleri eğitim ağacı bir güzel kesilip Köy Enstitüleri kapatılmış…

   Kara kapkara bir gün; neredeyse yetmiş yıldır öyle veya böyle, öğretmenliği yüceltmek, daha seçkin hale getirmek yerine bugün güvencesi, kadrosu olmayan on binlerce öğretmen, geçip savaşı veriyor.

   Karanlığı, cehaleti nasıl giderecekler; eğitim verdiği sınıflarda? Kendi yaşamlarını açlık sınırından kurtaramayan öğretmenler ne yapabilir bugünün ve yarının çocuklarına?

   Öğretmenevleri, oradaki lokantalar, çayhaneler, pastaneler, kısacası eğlenen öğretmenlerin bu eğlencesi bile lüks sayılmış, maaşları güçlü, görgülü bir öğretmenin çok altında bırakılmış insanlardan bu karanlığı, cehaleti yok etmesini bekleye bilir miyiz?

   Cehov arkadaşı Maksim Gorki ile bir başka sohbetinde acı acı konuşur;

   “ Şu bizim Rusya, ne saçmalıklarla dolu, ne akıl sır erdirilemez bir ülkedir!”

 Güven SERİN 

 

 

 

 


4 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Çehov çok haklı. Siz de çok haklısınız. Köy Enstitüleri şahane bir oluşumdu. En iyi ressamların, şairlerin, yazarların enstitülerde öğretmenlik yaptıklarını düşünüyorum da... Kapatılması tamamen bir kötülük örneği. Köy enstitülerinden yolu geçmiş öğretmen ve öğrencilerin anı kitaplarını alıp okurum ara ara. Her seferinde hüzünlenirim.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Eskiler,kadim akıl ve deneyimler çok acı çektiklerinde " Canımdan can koparıldı" derlerdi...Öyle kayıp bu eğitim,öğretim,zanaat ve sanat yuvaları...Teşekkür ederim Sezer...

Mustafa Özbek dedi ki...

Sevdiğim yazı ritmi, sakin ve profesyonel. Eğitim fakültesi mezunu olarak öğretmenlik mesleği hakkında olumlu olumsuz birçok şey söyleyebilirim. Örneğin yıllarca teorik olarak beslenen adayların uygulama konusunda yetersizliğinden bahsedebilirim. Bu mesleği yalnızca para için yapanların bolluğundan da söz edebilirim, bütün bunlar maalesef biraz da çevrenin suçu. Çevre dediğim şey ise de biraz kapsamlı. Gerçek anlamda birçok şeyin bilindiği bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Lakin bildiklerimiz hep kağıt üzerinde.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Katkılarınız,samimi yazınız için teşekkür ederim Mustafa Özbek Hocam; selamlarımla..