EYLEM HALİNDEKİ BİLGİ
( Bilmeye Cesaret Et )
Bu çalışmamı, her çalışmamdaki amatör ruhla yazma bilinciyle yola çıktığımı söylemek isterim. Gelişmemiş toplumlarda bir parça kılık-kıyafet düzeltilir, birkaç taşınmaz alınırsa “Beyefendi veya Adam!” muamelesi görebilme hakkını ise gönüllü kullanmak istemediğimin farkında olma bilincini, daha evrensel ve hakikati bilmeye-tanımaya çevirmek istiyorum.
Neredeyse ışık hızında ilerleyen insanlık-teknoloji değişimlerine altmış yıl öncesini bilenlerin ayak uyduramaması bundandır. Şaşkınlık, duygu kırıklıkları, yalnızlık hissiyatı ve “Bu dünyanın çivisi çıktı” sözcüklerine malzeme olan “Korku” ,bilginin hakikate ulaşmak için çaba harcamadığının YÜCE kanıtıdır.
Bilimin çok azını anladığım gibi felsefenin de çok azını öğrenmiş olmanın sezgisel, mantıksal yoğrulmasıyla erişmiş olduğum sağduyu: Yaşamı, Dünyayı ve EVRENİ, daha fazla sevmeme neden oldu. Bununla birlikte bu gezegeni dolduran bütün canlıları, aynı hassasiyet içerisinde; kimine derin sevgiler beslerken, kimilerini ise sağduyunun ev sahipliği içinde sayıyorum; saygı duyuyorum…
“ Düşünüyorum, o halde varım! “ fikri boşu boşuna, sadece slogan olsun diye atılmamıştır yeryüzü cennetine. Düşüncenin eyleme dökülüp; Descartes’in ulaştığı ve bize büyük bir insanlık mirası olarak sunduğu; “ Bilmeye Cesaret Et” fiiline-davranışına dönüşmesinin şanı ve şerefidir…
Sanırım, bunca gevezelik, kurban vermeler, takat-sız haller, çareyi, her daim yarattığımız, seçtiğimiz insanların yüzüne bir SUÇ gibi çarpmalar ve yüklemeler, hiçbir fayda getirmeyeceği gibi bizleri EYLEMSİZ bırakacaktır.
Ne demektir bu? Hızlı bir çürüme, yitik bir akıl, hatta hiçbir zaman sahip olunmayacak bir SAĞDUYU!
Descartes, Aklın İyi Yönetmek Ve Bilimlerde Hakikati Aramak İçin, eserinde bir başka eylem hazırlığını, başarı ve cesaretini anlatır;
“ Bunun içindir ki yaşım öğretmenlerime tabi olmaktan çıkmama izin verir vermez kitapları incelemeyi tamamen bıraktım. Ve bizzat kendi içimde ya da, dünyanın büyük kitabında bulunabilecek olandan başka bir bilimi bundan böyle aramaya kesin karar vererek, gençliğimin geri kalanını yolculuk yapmak, saray erkânlarını ve orduları görmek, çeşitli mizaçlarda ve koşullarda insanlarla içli dışlı olmak, çeşitli deneyimler edinmek, kaderin önüme çıkardığı rastlantılarda kendimi denemek ve her yerde önüme çıkan şeyler üzerinde bir parça yarar sağlayabilmek amacıyla bu şekilde tefekkür-düşünüş etmek için kullandım.”
Ne demeli bu düşünceler için? İnsan ruhuna, bütün kavgalardan, miraslardan, unvanlardan daha büyük, değerli ve anlamlı bir sunum-hediye değil de nedir?
Biliyorum,herkes bildiğini okumayı sever.Kimi hürriyeti; uçmak,kaçmak,saklanmak veya birilerine BEDEL ödetmek adına büyük kazanç-güç olarak görür ve sayar.Büyük sahne o kadar büyük ki; şu an dünyadaki bütün insanların büyüklüğü ancak bir yüzyıl için geçerli.Çünkü,her yüzyılda bir dünyada doğmuş bütün insanlar sıfırlanıyor.Tıpkı,yüzyılda bir dünyanın bütün sularını yer değiştirmesi gibi…
Yüzyıllar önce yaşamış filozof; arayıp bulduğu ve bilmeye cesaret ettiği hakikat, insanlık yeryüzünde durduğu sürece hep fayda sağlamaya, öncülük yapmaya devam edecektir. Bu yüzdendir gerçek manada filozof, sanatçı, bilge olmuş insanların gün içerisinde ALKIŞ-HEDİYE, ŞAN-ŞÖHRET beklememeleri…
Bu yüzdendir etrafımızdaki büyüklerimiz dediğimiz yaşlı insanların için için erimesi ve yalnızlıklarının büyük kederleri; bütünüyle eylemsizlik ve hakikate olan mesafeleri…
Şu an, bir eyleme, deneyime ve bir gözleme karar verdiyseniz; hakikatin izlerini, kokusunu görme, hissetme heyecanınız oluşmuşsa; bütün hayal kırıklıklarınız da bir süre sonra sizi terk edeceği, yoktan veya sihirli bir şey değildir. Tamamıyla insan ruhunun-kendisinin, yüce evren ve eşsiz gezegenin hücreleri ve elementleriyle iç içe olduğumuzun farkına varmaktır…
Bilgelik her şeyi bilmekten çok öte; sağduyuyu edinmek, ön yargıları yok etmek ve yola çıkmaktan ibaret çok basit ve masrafsız bir şeydir…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder