6 Ağustos 2020 Perşembe

VATAN MUTLAK SELAMET BULACAKTIR



  VATAN MUTLAK SELAMET BULACAKTIR


   Bu sözcüklerin söylendiği zamanlar;1912 yılıdır. Koskoca imparatorluk çöküşe girmiş “vatan toprakları” bilinen yerler bir bir gitmektedir.24 Ekim 1912 Avrupa Türkiye’si kaybolmuş Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmişlerdir. Edirne bile Bulgarlara bırakılıp barış yapma sürecine girmişti. Makedonya, Selanik artık bizim değildi.

 Bab-ı Âli Caddesinde “Meserret” kıraathanesinde birkaç asker bir araya gelmişti. Bu askerlerden birisi de Mustafa Kemal’dir. Elden gitmiş Selanik’ten gelen birkaç askerin yanına yaklaşan Mustafa Kemal; -Nasıl bıraktınız? Selanik’i bu kadar ucuza teslim ettiniz? Sorularını ruhunu kavuran bir ateş içerisinde soruyordu. Selanik’i elinde bulunan 60 bin kişilik ordusuyla Yunanlılara bırakan asker; Hasan Tahsin Paşa’dır…

  Sözü getirmek istediğim yer şurasıdır. Tarih; yani geçmiş değerlidir. Geçmişin kayıplarını bilmek ve anlamak sadece geleceği değil günü kurtarır. Geçmişin çıkınında o kadar çok tedbir, o kadar çok deneyim yatar ki, sadece biraz anlayış, biraz sorgulama ve bilgi akışı sağlamakla yaşamın değeri arttığı gibi, yaşadığımız şehre, ülkeye katkılarımız da artar. Gün geçmiyor ki bir kirli bilginin ayrıcalığını, insanımızı bölme, bölüştürme saldırıları varlığı eksik olmuyor. Kirli-yanlış bilginin en çok yayıldığı ülkeler arasında neredeyse birinci durumdayız…

  Bana uygar ülke nedir; hangi göstergelerle ölçülür deye bir soru sorsanız; birkaç amatör bakış sözcüğünü sıralarım. Birincisi, hastane, hapishane ve adliye sarayı açmakla övünmeye ülke yöneticileri derim. Sanatın, felsefenin, demokrasinin en yaygın anlayış, ortam bulduğu ülkedir, derdim. Geçmişi sorgulayıp, kötünün ve iyinin rafine edilmiş halini, ülke gençliğine anlatan öğretmenlerin özgür olduğu, kurumların kendi bağımsızlıklarını, hadlerini bilmiş olma seviyesine geldikleri ülke derdim…

  Böyle ülkelerin insanları yaşanan en zor zamanları panik olmaktan öte, ayrı bir deneyim ve tecrübe yaşayarak atlatırlar. Ölümlerin, yasakların matematiksel algısından korkup saklanmak, kaçmak yerine, onurlu bir şekilde yaşamın her zerresini anlamlı kılacak saygın duruşlar yaşarlar.

  Tekirdağ’ın gelişmişliğini tarihe verdiği önemle, güne taşıdığı kültürel zenginliklerle görmek, değerlendirmek isterim. Anıları, hatıraları var eden, onların diğer kuşaklara aktarılmasını sağlayan şeyler kitaplar olmakla birlikte aynı zamanda; mekânlardır. Yani, insan ruhunun iç içe geçtiği mekânlar, yaşlı ağaçlar… Bunların kıymetini bilmek, o mekânlarda geçen olayları, eğlenceleri, hüzünleri de kayıp etmek anlamını taşıyor.

  Messeret Kahvesi de böyle mekânlardan sadece birisi. Bu mekânda kimler olmadı ki? Mustafa Kemal’den tutun da, Orhan Kemal’e, Sait Faik, Yaşar Kemal, Edip Cansever, Melih Cevdet Anday, Halit Ziya Uşaklıgil’e kadar insanlar burada; siyaset, edebiyat, sosyal meseleleri konuştu; düşleri gerçeklerle yüzleştirdi.

  “Vatan mutlak selamet bulacaktır.” Bu düşünce, inanmış, öğretilerle donanmış, kendi özünü bulmuş insanlar için çok şey ifade eder. Malazgirt, Mohaç Muharebesi, Çanakkale-Gelibolu ve Kurtuluş Savaşı, böyle insanların selamete giden yolda izledikleri yol-felsefe ve askerlik sanatına, sosyal hayata verdikleri değerlerin önceliğini çok iyi zamanlama ve kararlılık göstermeleri sayesinde elde edilmiştir.

   Esenliğimiz, yaşamın kıyıcığında bir yudum yaşam ömrümüz her daim şiir tadında olsun; Attila İlhan, yani, yaşadığı mekânlara, şehre hizmet etmiş bir şair;

“ Kanatları parça parça bu Ağustos geceleri

Yıldızlar kaynarken

Şangır şangur ayaklarımın ucuna dökülen

Sen

Eğer yine İstanbul’san

Yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim

Pançak pançak şiirler tüküreceğim

Demek yine ben

Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor”

Güven SERİN 


4 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Ne haklı, ne güzel bir yazı. İnsan aynı insan olduğuna göre insana dair her şey, zamanın şartlarıyla birleşerek tekrarlaya tekrarlaya gelecektir. Bu yüzden tarihi iyi okumak önemlidir.
Ve Atatürk... Ruhu şad olsun!

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkür ederim Sezer; evet,bütün gelişmelere rağmen insan hep aynı insan; güzellikleri de,hataları da tekrar etmeye devam edecek; sağ olasın...

Zeugma dedi ki...

Selanik'in nasıl elden gittiği içimde ince bir sızı olarak durur her daim:( Tarihimiz, yokluklar içinde elde edilmiş o büyük zaferler ve en önemlisi de canım Atatürk işte bu yüzden yok sayılmaya çalışılıyor. Günümüz için dayatılan sahte senaryoların da elbette ki tarihte yerini aldığına, geleceğe farklı bir ışık tutacağına inanıyorum. Yazınızı Attila İlhan dizeleri ne de güzel tamamlamış. Kaleminize sağlık Güven Bey...🙏

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkürler Zeugma; insanın doğasında var olan bir güzellik; doğduğu yer için atan kalbi ve ötelere bakan dahinin öngörüsü; derin vicdanı...