20 Nisan 2020 Pazartesi

SERÇELER GERİ DÖNDÜ




SERÇELER GERİ DÖNDÜ

  Sabahın en taze saatleri; şafak gecenin içerisinden soyunup güne gelme vakti serçeler, geri dönmüş olmalarının çığlık şenlikleri içerisinde; inanılmaz şamata yapıyorlar. Bu, şakıma sesleri, kuş bilimcileri açısından üreme-buluşma heyecanı anlamına geliyor. Benim için ise öteden beri alışık olduğum sesleri, geçmişten gelen değerli anıların, güne süzülmesi anlamı taşıyor.
   Arka bahçenin kuytuluğu, alçak gül fidanlarının ağaca benzer halleri, serçeler için bulunmaz bir buluşma yeridir. Üst çatıları çoktan kapmış olan kargalar, martılar, saksağanlar ve güvercinler; serçelere ancak sığınacakları küçük bir yer bırakmışlar. Serçe nüfusunun fazlalığı çiftçiler için ayrı bir dert-tasa anlamı taşıyorken, doğanın doğal dengesi, her daim çoğalanı, kendi içerisinde zamanı geldiğinde azaltır veya yok eder. Asıl sebep, insan olunca, insani acılarımız, sancılarımız da her daim fazla olacaktır.

  Serçelerin şafak ayini kim bilir kaç yüz bin yıldan bu yana aynı tekrarı; şenliği-şöleni sergiliyor; yaradılışa olan büyük saygının içgüdüsel gösterisi; tıpkı, Sümer medeniyetinin binlerce yıl önce yazdığı aşk şiirleri gibi geri dönmüş serçeler buluşma ve birleşme anının tadını çıkartıp, kendilerince dualarını yapıyorlar;

“ Güvey, canımın için
Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
Aslan, canımın içi,
Hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.

Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Güvey, yatak odasına götür beni,
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Aslan, yatak odasına götür beni.”

Güven SERİN 


Hiç yorum yok: